Hangi geceyi örtündün
Şafağı sökmeyen
Hangi heceyi büründün
Sırrı çözülemeyen
Bir seher kırağısında saklanırmışcasına
Bir yağmur damlasında boşalırcasına
Hüzmesinde güneşin, bir akis gibi
Üşüyen yürekleri ısıtan bir ateş gibi…
Görün! desem görünür müsün?
Doğar mısın, doğ desem?
Taşla-toprakla-dikenle güllenen
Fıtratın satırlarında dillenen
Eleğimsağma cümbüşünde rengârenk
Küçüklerden küçük ve en büyük dev’e denk
Kartalları kıskandıran zirvelerden koparak
Silkinip gömüldüğün yamaçlardan çıkarak
Gel! desem gelir misin?
Döner misin, dön desem?
Duyar gibiyim inciden, o nârin sesini
Derinden mahzûn yüreklere işleyişini
Dağ menekşesi gibi mâsumca gülümseyerek
Kimseler hissetmeden, keklik gibi sek sek
Alarak en güzîde yeri tahtında gönlün
Yepyeni bir fermanla artık, görün!
Ne gel! demekten yoruldu dilim
Ne beklemekten usandı gönlüm
Gel! desem gelir misin?
Döner misin, dön desem
Mustafa Dilekçi
Bir Cevap Yazın