Uğurlu bir küfedir, kalmadım hemen yüksüz…
Baban gidince demek kaldı âdetâ öksüz!
Onunla besliyeceksin ananla kardeşini.
Bebek misin daha öğrenmedin mi sen işini?

Mehmet Akif Ersoy

İnsan oğlu tuhaf bir varlık. Gerçekten anlaşılması, tanımlanması çok ama çok zor bir varlık. Nasıl ki bir avuç büyüklüğünde çehrede milyarlarca farklı ifade birbirine benzemiyor aynı şekilde iç dünyaları da öyle. Hikâye olarak okuyabilirsiniz yazacaklarımı. Ben Murat öğretmen. Yaşadım mı yoksa hayal ürünü müyüm, bilmiyorum. Bir anı, günlük ya da mektup olarak da okuyabilirsiniz.  İnsanları anlamaya çalışan bir seyyah diyorum kendime. Gözler, sözler ve kelimeler… Her biri benim için birer harita, birer pusula oluyor. Hazırsanız başlayalım.

1. Bölüm
Öğretmenliğimin ilk yılı Ege’de küçük bir ilçede görev yapıyorum. Evli değilim o zamanlar. Dersten sonra epey boş zamanım da oluyor. Hayatımda bana dokunan ve üzerimde çok etkisi olan emekli öğretmen İsmail abinin teklifi ile bir akşam köy ziyareti yapacaktık. Köy dediği için ben de köy gibi köy bekliyorum. İşte geldik sayılır ileride gördüğün yer Mavihisar dedi. Gözlerim köy arıyor ama yolun sağında, solunda  binalar görüyordum. İleride tek katlı köy evleri görünüyordu. Girişte ışıkları yanmayan ama bahçe aydınlatmaları olan , kabartmaları ile sarayları andıran karşılıklı dört , beş katlı binalar vardı. Köyün ağasının desem Ege’de ağalık yok diye biliyorum. Hadi diyelim ki ağa olsun. Ama bu köyde kaç tane ağa var efendim? Sorular, sorular. Şaşkınsın Murat Efendi. Biliyorum. Bak şimdi köy meydanına ne göreceksin. Kocaman bir çeşme. Üçgen şeklinde bize doğru gelen yeşillik bir alan  iki yamacında da kocaman iki cami. Büyük şehirlerde ancak görebileceğiniz camilerden. İkisi de birbirinden ihtişamlı idi. İsmail Hocam beni nereye getirdin, diyorum içimden. İçimden geçen soruları anlamış olacak ki arabayı kenara çekti.  Bu köye her hafta perşembe akşamları geliyorum. Akşamları Kadri Bey’in evinde çay içiyoruz gelen köylü ile sohbet ediyoruz.Okuttuğun çocuklardan bu köyde olanlar  da var . Kadri Bey’in oğlu da senin talebelerden dedi. Dedi , dedi ama benim kafamın içindeki istifham kuşları hâlâ havada. Hiçbiri cevabını alamadı. Nasıl bir köy burası. Ev sayısı çok az . Belli ki nüfusu da az. Neden kocaman iki cami var? Köy evlerinin ışıkları yanarken o binaların neden ışıkları yanmıyor. Karşımdaki bu takım elbiseli meczup da neyin nesi? Meczup dediğin üstü başı yırtık ya da çıplak olmaz mı İsmail Hocam.
Bu köyün ismi Mavihisar. Kırk yıldır gelir giderim. Öğretmenlik de yaptım burada. Okulun müdürü bu köylüdür. Benim öğrencimdi. Birazdan evinde olacağımız Kadri Bey de onun amcası olur. Eve bir gidelim. Daha sonra anlatacağım sana her şeyi.


Kültür ve Sanat Platformu sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.