Öteden beri sık sık sözünü ediyorum. Türlü özelliklerini anlatmaya çalışıyorum. Ama bir şey hep gölgede kalıyor. Oysa ilkin onun açıklanması gerekirdi. O çözüldükten sonra öteki sorunlara geçilmeliydi
O sorun şuydu:
“-Edebiyatin yararı nedir?”
Acaba şiir, masal, hikaye, roman, tiyatro, kısaca edebiyat var olmasaydı nemiz eksilirdi yahut onun var oluşuyla nemiz artıyor?
Bu soruyu cevaplandırmak için, kabaca da olsa, önce edebiyatı tanımlamalıyız: Edebiyat, “doğa-toplum-birey” gerçekliğinin duygu ve imgeyle estetik bir biçimde yansıtılması, yeniden düzenlenip yaratılmasıdır.

Demek ki, edebiyat bir yaratıcının (yazarın) yorumu ve üslubuyla insanı ve onun yaşamını, doğal/toplumsal çevresini yansıtıyor, onlara ilişkin bazı bilgiler veriyor bize, yani gerçekliliği öznel bir açıdan kavramamıza yardımcı oluyor.

Kuşkusuz, edebiyatın sunduğu sanatsal gerçeklik, doğal/toplumsal gerçeklikten kaynaklanır, ama ona indirgenemez. Çünkü onun aynı değildir; seçilmiş, ayıklanmış, yer yer değiştirilmiş, kısacası edebiyatın mantığına göre düzenlenmiş, yeniden üretilmiş bir gerçekliktir. Gerçekliği, dolayısıyla insan varlığını daha derin, daha geniş ve yoğun olarak tanıtan bir gerçeklik… Engels’in romancı Balzak’a ilişkin şu yargısı bunun bir kanıtıdır: “Ondan, zamanın profesyonel tarihçisi, iktisatcı ve istatistikçilerin tümünden ögrendiğimden daha fazla şey öğrendiğimi belirtmek isterim.”(1)

Bilim de gerçekliliği tanır bize, ama bunu estetiğe başvurmadan, doğrudan doğruya, kavramlarla –nesnelce- yapar. Edebiyat ise çokluk dolaylı olarak, bir yazarın duyarlılığı ve hayal gücü aracılığıyla, güzel bir anlatımla gerçekliliği iletir. Bu ayırıcı özelliklerinden ötürü, edebiyatın getirdiği bilgiler-biliminkilere oranla- daha kalıcı olur. İnsanlar arsında daha çok yayılması, etkisinin daha köklü ve ömrünün daha uzun olması bundandır. Öyle olmasaydı Homeros’un destanları , Shakespeare’in oyunları, Hayyam’ın şiirleri, Tolstoy’un romanları, Çehov’un hikayeleri ulustan ulusa, yüzyıldan yüzyıla insanların ilgisini, sevgisini çeker miydi?

Evet, edebiyat gerçekliği değişik yönleriyle, çeşitli açılardan tanımamıza yardım eder. Nitekim, onun aracılığıyla, çağlar boyunca dünyadaki bütün insanların (erkeği ve dişisiyle çocukların, gençlerin, yaşlıların) doğa ve toplumla olan ilişkilerini, üretim ve mülkiyet biçimlerini, yaşantılarını ,deneyimlerini, savaşımlarını düşüncelerini, hayellerini, duygularını(sevgilerini, tiksintilerini, özlemlerini, korkularını, acılarını ,sevinçlerini) öğrenir, bazılarını paylaşır, onları enikonu yeniden yaşarız. Giderek edebiyatın sağladığı iletişimle insanlara daha bir yaklaşır, onlarla karşılıklı alışverişte bulunuruz. Hatta, onlara bakarak, kendimizi daha iyi tanırız, belirli konularda az çok bilinçleniriz. Böylece, zamanın ve yerin çizdiği sınırları aşarak, insanlarla aramızdaki ortaklıkları görür, insanlığın/toplumun/tarihin bir parçası olduğumuzu anlar, yalnızlıktan tekillikten kurtuluruz: Bütünleşiriz, çoğalırız.

Edebiyat “yaşamı kendisinde imgesel olarak modellendirdiği için, bizim kendi deneyimlerimizin sınırlılığını aşmamızı sağlayarak, aslında yaşamamış olduğumuz şeyleri, bizim kadar bütün çağdaşlarımız ile bizden sonrakilerinde yaşamasına olanak verir.”(2)

Edebiyat yalnızca insanları, kuşakları toplumları değil, onları kapsayan çağları, ülkeleri, rejimleri de birbiriyle tanıştırır.

Edebiyatın bu bilgilendirici, iletici ,eğitici, birleştirici özelliği hem gerçekliğe ilişkin görüşlerimizin, duyuşlarımızın, tasarılarımızın zenginleşip kamusallaşmasına, hem de az çok değişip gelişmesine yol açar.

Bu yol açış devrimcilik yönünde de önemlidir. Eğer edebiyat eserleri devrimci bir dünya görüşüne(çağımızda bilimsel sosyalizme) yaslanırlarsa, gerçekliği kitlelerin doğruca kavramasına ve ileriye dönüştürmesine dolaylı olarak yardım eder. Bunun için, gerçeklik oluşumu, çelişikliği ve evrimiyle çok yanlı bir bütün olarak canlandırılmalıdır; gerçekliğin değiştiği gösterilmeli ve belirli bir yönde degiştirilmesi gereği duyurulmalıdır. İnsanlara yaşama sevinci, yarın inancı,direnme gücü, dayanışma isteği verilmelidir. Ancak bu yolla halkın gerçekliği tanımasına, onu değiştirmek üzere bilinçlenmesine, birleşmesine, savaşmasına katkıda bulunmuş olur.

Ne var ki, edebiyatın yararı salt bu katkıyla sınırlanamaz. Onun yanı sıra, edebiyat estetik bir tat(haz) da verir bize, bir güzellik çoşkusu, bir hoşluk, bir sevinç uyandırır içimizde.Edebiyat eserinin taşıdığı biçimsel özellikler(birlik, orantı,uyum vb.) ile bunların güzelliği, yetkinliği ve belirtilen içeriğe uygunluğu, söz konusu tadın, çoşkunun, sevincin kaynaklarındadır. Ayrıca, içeriğin anlatımını pekiştiren edebi sanatlar(mecaz, benzetme,iğretileme, yineleme vb.) ile başarılı ses,söz ve yapı düzenlemeleri de adı geçen kaynakları besler. Bütün bunların biraraya gelişi bizde estetik bir duygu uyandırmakla kalmaz, hayal gücümüzü artırmaya, duyarlılığımızı inceltmeye, ufkumuzu genişletmeye, dilimizi geliştirmeye güzel konuşmayı/yazmayı ögrenmeye yani zihnimizi eğitmeye yarar.
Giderek, bizi,darğörüşlü ve katı davranışlı, sekter ,şematik ve doğmatik yani yobaz olmaktan korur.
Edebiyatın unutulmaması gereken iki yanı, iki boyutu daha var: Arındırma, eğlendirme.

Canlandırılan kişilerle belirli bir ölçüde özdeşleşen, kendini onların yerine koyan okur, onların sevinçleriyle acılarını yaşayıp paylaşır. Onlar aracılığıyla kendi sevinçlerini bir daha yaşamış gibi olur; acılarıyla öfke ve özlemlerini de dışa vurarak ferahlar, boşalır.(Aristoteles buna “arındırma” adını vermişti.)

Öte yandan, yalnızca gülmece(mizah)eserleri değil, öbür edebiyat ürünleri de sırasında güldürerek, neşelendirerek, oyalayarak hoş vakit geçirmeye yardım eder.

Elbette, arındırıcı, tat verici ve eğlendirici yanların, yukarda açıklanan bilgilendirici, iletişimci, geliştirici, eğitici ve birleştirici yanlarla uyuşup kaynaşması edebiyatın yararını daha da artırır.

Bütün bu yanlar edebiyatın bir tek değil, bir çok yararı başka bir deyişle, bir çok işlevi, konusu olduğunu göstermektedir. Bu bu işlevler birbiriyle ilintilidir, aralarında karşılıklı etkiler vardır. Kimi eserlerde işlevlerden herhangi biri ağır basarken, kimi eserlerde bir başkası öne çıkabilir yahut bir kaçı bir arada bulunabilir. Bu bakımdan, edebiyatı sözü geçen işlevlerden birine indirgemek, öteki işlevlerini savsaklamak, görmezlikten gelmek yanlış olur. Edebiyatın yararlı ve başarılı olması işlevlerinin özgürce yerine getirilmesini ve uyum içinde olmasını gerektirir.

(1)Marx/engels, sanat ve edebiyat, çev. Murat belge 1971,s.49
(2)Moissey Kagan, Güzellik Bilimi Olarak Estetik ve Sanat, çev. A. Çalışlar 1282, s.467-468″


Kültür ve Sanat Platformu sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.