Her defasında farklı bir şey uydurdu ablam. Mahpus hayatım boyunca annemle hiç görüşemedim. Önceleri; öldü de haber etmiyorlar mı diye evham yaptım. Sesini kaydetmiş telefona, dinlettiğinde bu evhamım dağıldı. Sonra durmadım üzerinde.

Mahpusluk bitince önce evime  geldim. Geceydi. Her yer zifiri karanlıktı.

Sabahın ilk ışıklarıyla kendimi kapıya atıyorum.

Aynı yerde görev yaptığım komşum, işe gitmek için arabasına binmeye hazırlanıyor.  Gözgöze geldiğimizde başını çevirip hızla arabasına yöneliyor. Kapı komşum acelasi varmış tavrıyla rüzgar gibi geçip gidiyor yanımdan.

O gün, çarşı Pazar dolaşıyorum. Önceden çalıştığım okulun önünden geçiyorum. Tanıdığım bütün simalar beni tanımıyor. Daha doğrusu tanımamazlıktan geliyorlar. Hani ölen insanlar, herkesi görür ama kimse onnları göremez metaforu vardır ya, öyle bir durum!

Uzaktı annemin yaşadığı şehir.  İçimdeki ışık sönmeden düşüyorum yollara.

 Otogarda oyobüsten iner inmez tanıdık simalarla karşılaşıyorum. Akraba, dost, çocukluk arkadaşı… Küçük yer sonuçta.

Kuzenim kaldırım boyunca bana doğru geliyor. Samimi bir merhabaya hazırlanırken beni görür görmez aniden manevra yapıp gerisin geri dönüyor. Önünden geçtiğim asmalı kahvehanenin  kıyısında duruyorum. Oturanların, oyun oynayanların nerdeyse tamamı tanıdık. Herkes oyuna ya da çayına odaklanmış gibi yapıyor. Gözlerinin kıyısından beni farkettiklerini anlıyorum. Alzaymır taklidi yaparak, tanımamazlıktan geliyorlar. Birkaç yıl insanı ne kadar değiştirebilir ki?

Valizimi sürükleyerek annemin evine geliyorum. Hava hafif çiseliyor. İçimde bir burukluk. Ablamı, annemin yanında buluyorum. Sarılıp halleşiyoruz. Anneme yöneliyorum. Heyecanla ellerini öpüyorum.

Hal hatır soruyorum, cevaplıyor. İyiyim, diyor. Allah elden ayaktan koymasın, diyor. Ömür geldi geçti işte diyor.

Hayat neşesi çekilmiş yüzünden.  Bakışları donuk!

Kimin oğlusun, kimlerdensin sen, diyor.

İçime bir bıçak saplanıyor. Ablama bakıyorum acı acı.

Hiçbir tanınmama, bu kadar acıtmamıştı içimi. Acıtmak da ne, içim yangın yeri…

Kendimi dışarı atıyorum. Yağmur yağıyor şarıl şarıl. İçimdeki yangını söndürmesi  ne mümkün!

İnsanlar çarşı pazardan çekilmiş.

Kahvehanenin önünden geçiyorum. Yönümü dönmüyorum ama herkesin bana baktığını fark ediyorum.

 Bu kez ben alzaymır oluyorum herkese.

Sırılsıklam yürüyorum. Ağladığım fark edilmiyor.


Kültür ve Sanat Platformu sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.