Tuzlu Çekirdek / Gökhan Bozkuş

    Şimdi çekirdek kavurdum, dedi Çerezci. Avucundaki siyah çekirdekleri bıraktı masanın üzerine. Yetmişine merdiven dayamış, Türkiye’den yıllar önce bir bavulu ile buralara gelmiş Mehmet Dede ile sohbet etmeyi seviyordu.

Çayın buharı, sıcak çerezlerin soğuk masa ile buluşması ile ortaya çıkan minik buharın elinden tutuyormuş da Mehmet Dede’nin sigarasından tüten dumana yetişmeye çalışıyormuş gibi oluyordu.
Tuzunu fazla katmışsınız yine, dedi. Tadı güzel ama çok tuzlu olmuş.

Bir dahakine daha az tuz katarım dedem, dedi Çerezci.

Kavurduğu çekirdeğe hiç tuz katmadığını, bugün eksik olan tuzsuz çekirdekleri kavurması gerektiğini söylemedi. Cuma namazında bugün çok cemaat vardı, dediğinde günün cumartesi olduğunu hatırlatmadığı gibi.

Dede Anadolu kokardı Çerezci’ye. Şapkası, yeleği, sigarayı tutuşu,  çay bardağına dokunuşu,  gülmesi ve kızması ile Anadolu kokardı.

Çerezci kırgındı Anadolu’ya ama yine de seviyordu. Türküler dinlediğinde ağlıyor, duvardaki kağnı kabartması ile çocukluğuna iltica ediyordu. Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk , hiçbir yere gitmiyor, diyen şair gibi o da anılarının mültecisi olmuştu. Sevmiyordu bulunduğu çağı. Her fırsatta kaçıyordu ondan. Bazen bir kitabın sayfaları arasına sığınıyor, bazen bir türkünün notalarından tutunuyor bazen de Mehmet Dede gibi Anadolu kokanların sigara dumanıyla zamanda yolculuk yapıyordu.

Patos zamanı gözlerin hiç yandı mı dede? İlkbaharda dere kenarında yeşeren naneleri koparmadan kokladın mı hiç? Komda annelerini bekleyen kuzuların anneleri ile buluştuğu zamanlarda annesini bulmakta zorlananları kucağına alıp annelerine kavuşturdun mu hiç dede? Çerezci’nin zihninde yüzlerce soru… Sorduğunu zannediyor. Konuşan dili değil gözleri… Sorular dedenin kulağına değil elindeki sigaranın dumanına dokunuyor.

Emine’m güzel yemek yapardı. O da senin çekirdeklere çok tuz kattığın gibi yemekleri tuzlu yapardı. Kavgalarımız hep tuzdan, tozdan olurdu. Ama Emine’m beni çok severdi. Gitmeseydi de tuzdan bir kayayı koyaydı önüme razıyım, dedi Dede. Mecnun nasıl iki kelimeden sonra üçüncüye Leyla ile başlıyorsa Mehmet Dede de ne yapar eder bir şekilde konuyu yıllar önce ölen eşine getirirdi. Özlem, vefa, aşk nasıl bir şey bunu ücretsiz bir ders olarak veriyordu Çerezci’ye. Müşteri geldi kalkmalıyım. Biraz daha çekirdek ister misin Dede?

Ağzım dilim tuz oldu. Yeter bu kadar gaali. Sen müşteriye bakıver.

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑