Mavinin en açık tonundan en koyu tonuna doğru uzanan denizin kenarında, irili ufaklı taşlarla arkadaş olmuş kumsalda uyuyorum ben. Taşların sıcaklığı bedenimi tatlı tatlı yakarken gözlerimi açıyorum. Denizin tuzlu suyu bacaklarımda gezinirken daha fazla serinliğe ihtiyaç duyup korkusuzca tüm bedenimi denizle buluşturuyorum. Nefesimin yettiği kadar, bacaklarım kollarım enerjisini tüketene kadar yüzüyorum.
Derinlere doğru yüzdükçe hislerim, düşüncelerim, geçmişim yükleniyor omuzlarıma. Evet, bu denizde boğuluyorum. Enerjimi tüketmiş, yüklerimi omuzlarıma almış halde vazgeçiyorum. Bazen bir el beni derinlerden çekip kurtarıyor. Bazen de son bir umutla çıkıyorum bittiği yeri göremediğim denizden. Çıkarken sersemliyorum, dengem kaybolmuş düşüyorum sıcak taşların üstüne. Dizlerim kanayıp bacaklarımdan aşağı doğru süzülürken sevdiklerimi görüyorum. Yanıma geliyorlar. Yaralarımı sarıyorlar, gülüyoruz, eğleniyoruz, paylaşıyoruz hayallerimizi, düşüncelerimizi. Peki ben bu denizin ne kadarını paylaşıyorum onlarla? Denizin derinlerinde neler yaşadığımı, ne düşündüğümü nereden bilecekler? Bilemeyecekler. Tıpkı benim onların denizinde, derinlerinde olup biteni bilemediğim gibi. Hem zaten her zaman sevdiklerimle yan yana değiliz. Bazen yanında bulunan insanlarla aranda kilometreler olurken, aranda kilometreler olan insanlarla daha yakınızdır. İşte bu her seferinde insanı yaralıyor. Güneş ufuktan son kez bana bakıp kaybolurken karanlık çökmeye başlıyor. Ay ışığı denizden yansıyıp gecemi aydınlatıyor. Deniz geceleri kopkoyu bir renge bürünüyor. Beni korkutuyor. Bu yüzden geceleri, sabahki sıcaklığını kaybetmiş kumsalda uyumak iyi hissettiriyor. Hem geceleri denize girmek tehlikeli değil mi Doktor Hanım? diye bitirdi konuşmasını.
Gözleri merakla cevabımı bekliyordu. Benimse beynimde bir sürü düşünce birbirini kovalıyordu. Bu Dilan’ın benimle en uzun konuşmasıydı. Sorduğum sorulara ya kısa cevaplar verir ya da hiç cevap vermez uzun uzun bakardı üst üste koyulmuş kitaplara. Psikiyatri bölümünü seçerken hiç iletişim kuramadan elimden kayıp giden hayatlar olacağını biliyordum. Dilan ile iletişim kurmayı başardık. Buna seviniyordum. Bedenini yıpratan ruhunda neler olduğunu, ne hissettiğini bana anlatmasını istemiştim. Bugün bunu bana anlattı. Yaşantılarıyla dolu olan o denizde neler olduğunu merak ediyordum. Onu derinlerden çekip çıkaran elleri, umut veren olayları, sevdiklerini bilmek istiyordum. Haftaya ki seans tarihini belirleyip Dilan ile vedalaştık. Her zamanki siyah çantasıyla buruk gülümsemesiyle baktı gözlerime ben ardından kapıyı kapatırken.