Şiir yazdığım vakitler,
okuduğum dakikalar,
“en yok” olduğum zamanlar.
….bir şiir…. bir ben ve
bir de aramızdaki
o garip duygusallık.
Bir şiir arası veriyorum,
terkediyorum alemi,
evet…bir şiir…. bir ben,
bir de o garip duygu…
Sanki ben ben değilim
durduruyorum dünyamı,
kapatıyorum
tüm hesabı, kitabı..
Öyle ya beni anlayan bir o
ya da sadece aramızdaki
o duygusallık belki…
Muhabbetimiz ne mi?
Sorma…bazen acıyan bir yanım,
bazen zoruma giden bir anım,
Ne bileyim, o günlerde
sahilime ne vurduysa artık…
yani ne çarptıysa hayatıma,
ne girdiyse kadrajıma.
Oradan buradan derken…
önce donup kalıyoruz iki aşık edası,
derken değiyor gönlüme, bir iki mısrası.
Kimi zaman külhanbeyi nârası,
Kimi zaman bir garibin duası,
Kimi zaman bir çocuk ağlaması,
Bazen bir mağdurun yarası,
Bazen milletin baş belası,
Bazen bir ergen cakası
Ortaya biraz hüzün aroması,
Ha bazen de…
halvette iki derviş susması.
Davanın sevdalısı
Daha neler… neler… neler…
Ben ona saydırıyorum,
Oysa kıs kıs yazdırıyor,
Kızıyorum bazen,
aklımı başımdan alıyor çünkü,
O’da; “ne kızıyorsun birader
ben senin dostunum…
hani derler ya;
söyle arkadaşını bana,
kim olduğunu
söyleyeyim sana”
“o hesap” yani
Ya… haksız da sayılmaz hani
seviyorum Şiirparemi
Ha bu arada…
ben ona “Şiirpârem” diyorum,
O da bana “Dilsûz’um”
Gül gibi geçinip gidiyoruz işte.
Ama… ara sıra …
hayatın gerçeklerini
suratıma çarpmıyor değil,
Yine bir ara, dost bildiklerimi
tecrübe ettirdi bana,
şaştım kaldım…
vay be dedim…
Neyse… boşver… bırak,
bir daha hatırlatma,
küserim bak yoksa sana,
hem yanaşmam yanına.
Bilirsin seninle dostluğumuz
beklentisizlik üzerine.
Konuşup da kırmayalım
bir fincan kahvedeki
kırk yıllık hatırları.
….Sonra yine başlıyoruz…
İlkin baharı getiriyoruz,
Dünyayı kurtarıyoruz,
Zalimi alnından,
Mazlumu kalbinden vuruyoruz.
Mecnun kıskanıyor Leyla’mızı,
Ferhat korkuyor görünce dağımızı,
Bazen yağdırıyoruz biriken âhımızı,
Eritiyoruz içmizdeki yağımızı,
Estiriyoruz yedi cihana rüzgarımızı,
Daha neler… neler… neler…
Biraz da Sen söyle Şiirpârem
öyle değil mi…?
“Doğru dersin de Dilsûz’um,
korkarım benimle beraber
kendini de yakarsın be kuzum”
Olsun be Şiirpârem,
Sen yanma, ben yanma…
kâr mı kalsın yapanın yanına?
Hem sen bilirsin ya Şiirparem…
“en çok” olduğumuz zamanda
birlikte olduğumuz anlar,
sanki dünyalar bizim,
sanki bir şey olmuşuz,
bir anda çağlayıp, coşmuşuz.
sonra…sonra mı
bir varmış…. bir yokmuşuz.
Öyle değil mi Şiirparem?…
Neyse…
uzattık galiba, bana müsade,
Bugünlük bu kadar yeter,
Sen git ilhamın kuytusuna,
sonra akar gelirsin bir ara.
Yine söyler, yazılırız,
bir azalır, bir çoğalırız
Vakit çok geç oldu zaten
ben de döneyim artık
kalabalık yanlızlığıma.
Hadi… hadi şiirce kal.
Erhan Bozkurt