Hoş Olur / Mehmet Remzi

Hayat ağaç yıllar daldır,
Gönül petek sevgi baldır
Cennet yolu yokuş yoldur
Varabilsek ne hoş olur..


Dikenler var gül dalında
Anılar hayat yolunda
İnsanlık tatlı dilinde
Erebilsek ne hoş olur
**
Olmak için baltaya sap
Gayret ver bize ya Rab..
Önce nefsimize hesap
Sorabilsek ne hoş olur..
**
Korkmayın iyi insandan,
Insanı eşref sayandan
Insanları şöyle candan,
Sarabilsek ne hoş olur.


Hakkın rızasını gözle
Batıĺ yolu alma kal’e..
Kur’andır semavî kale
Girebilsek ne hoş olur..
🍀🍀
Mehmet Remzi

Dağlarda Kardelen Çayırlarda Papatya/ Derya Hekim

Kabalıklar içerisinde yalnızlık gönül istediği ile buluşamadığından doğar. Ne gece ne gündüz anlam ifade etmez artık. Gönül istediği ile değilse varmak istediğine varamamışsa mahzundur hep. Yarım kalmıştır yaşamda onun yeri. Gece ve gündüz genel manalarıyla tanımlanmasaydı eğer, ikisinin de tamamlanamamış zamanın yarısı olduğunu keşfederdik. Kendilerini yarım kalmış, kavuşamamış aşıklardan sayarlardı belki de. Gecenin en koyu yerinde gün atar. Ama gece, gündüze kavuşamadan ince hüzmelerle solmaya başlar. Gündüz uyanır kendisini bekleyen doğaya ve insanlığa. Aranır durur diğer yarısını. Gecesini bulmak için döner adım adım dünya üzerinde. Umudu ile söner yavaş yavaş. Akşam serinliği çöker aydınlık kızıllıktan karaya döner ince ince. İşte gündüz de gece de bunca kalabalığa kavuşur da birbirlerine kavuşamazlar.

Gece ile gündüzün bu sırlı arayışını, kavuşma isteklerini onlar gibi yolların kapandığı diyarlarda çocuklarının soruları karşısında aciz kalmış anneler keşfetti bu dönemde. Bu anneler ki kimi medrese-i yusufiyenin küçük, demir parmaklı pencerelerinde keşfetti, kimi medres-i yusufiyediki kocasını beklerken, kimi sadece adını duyduğu dilini bilmediği diyarlarda keşfetti. Her biri kendinden bir parçayı buldu bu sırda. Bu sır ki ilahi bir değerdi. Sabrı öğretirken direncini güçlendiren bir sırdı. Kadın olmanın çile hanesini doldurmak olduğunu yeniden anlatacak bir sırdı. Kadın olmaktan öte annenin ayaklar altına cennetin verilmesinin sırrının anlamıydı belki de. Şefkatin yanında sabrında birer örneğiydiler.

Kadın naif olduğu kadar güçlüdür de. Hele anneyse dünyaya karşı duracak cesareti vardır. Bir kadının en güçlü yanı en zayıf olduğu yeridir. Kadın bu güçlü yanını istiridyenin incisini doğurması gibi korur. Ama bu güçlü yerinden yaralanır. Yetememe endişesinden, sorulara verecek cevabı olmayışından, yarının ne olacağını bilemeyişinden anneyi yakalar. Evlat; her anne yüreğinin ince sızısı, öpüp koklamaya kıyamadığı çiçeğidir. Bahar bahçeleri de neymiş evladının bir gülüşü karşısında. Bir defa yüzü gülsün ciğerparesinin bin bir çiçekle donatır etrafı. Ah anne karanlığın en koyusuna çekildiğimiz dönemde gözünde yaşın kuruduğu anne. Yarın adına hayal kurmaya korkar oldun anne. Elbet her hali bilen görene itimadın tam lakin gönlün pare pare oldu anne. Evladının arayışına ses soluk olacak bir imdat dilendin gece boyunca. Yaşadığın bunca şey değil de evladının iniltileri kesiti nefesini. Kaç gecenin karanlığını yavrunun sayıklamaları ile boğdun. Kendinle kavganın tek şahidi zamanın sahibi oldu. Herkes yaralı, herkes mahzundu kimsenin kimseye merhem olacak takati yoktu. Bir tek evladı için yeniden doğruldu anne. Yeniden baktı karanlığa. Korkuları vardı dağlar cesametinde, bilmediğinden korktuğu kadar hicabını duydu yeri geldi. Anne, gece karanlığında ne kadar ağlarsa ağlasın sabahına evlatlarına sofra kurdu. Kadın olmak her yükü göğüslemekti bir yerde. Gönlündeki dalgalarla boğuştu çoğu kez. Daraldığında ferahlayacak, nefes alacak bir yer aradı. Çaresizliğine tahammülü evladının cennet kokusunda buldu. Bir gün dedi elbet bir gün baharın bağrına koşacağız. Biliyorum bahar da bizi özledi. Kardelen misali kara direnip güneşe açtık. Ama papatyalar gibi kırlara saçılacağımız günlerimiz de gelecek. Bana tahammül için neden veren umduğumu da kavuşturacak elbet. O (c.c) ki hakkındaki hüsn-ü zanna asla yanıltmaz.

Kadın Elinde Dünya / Emin Osman Uygur

İnanmak istiyorum güzel rüyalara

Gerçekler çok yordu çünkü ruhumuzu

Sarılmak sonra güneş gibi bütün karanlıklara

Bir gün hiç beklenmedik bir anda

Çok farklı boyutlarda

Daldım gittim penceremde kaos renkli dünyaya

Ne güzel hayaller kurdum yarınlara dair

Sonra dedim kendime

Nasıl olurdu acaba baştan başa

Kadınların elinden geçmiş olsa tüm dünya

Her yerde nazenin nakışlar nadide bakışlar

Parıldayan güneşler sular gibi akışlar

Silahlar yok yatıyor ebedi mezarlarda

Sadece sesler gülüşmeler ve güller gibi kokuşlar

Evinin içi gibi eli değmiş dört bir yana kadının

Sevgi ve şefkat olmuş iki kapağı her kitabın

Kavga yok gürültü yok her yerde sükûnetler

Çocuklar tebessümlerle hep çiçekler içindeler

Bir seyrangâh olmuş dünya dört mevsim bir bahar

Anneler kızlar gelinler teyzeler halalar ablalar

İnanmak istiyorum bu rüyaya gerçek olsa ne var

Ne geçmişin intikamı ne gelecek hırsı

Ne nükleer silahlar ne uzay yarışı

Tarihe gömülmüş

Bu topraklar benim vahşi saldırışı

Değil mi ki her savaşın ardında

Kadınların gözyaşları var

Artık zamanı gelmiş

Kalın kaba seslere inceden bir güzel ayar

Mavinin enginliğinde ne güzellikler var

Dualar yakarışlar yağmurlar bereketler

Çok uzaklarda şimdi çıldırtan felaketler

Her kadın adalet sembolü ışıklar gibi önde

Yepyeni desenler dağlara denizlere

Ellerinde işlemişler hayatı ilmek ilmek

Gördüm kadın hayatın ruhu

Hayat da kadın demek

İnanmak istiyorum bu güzel rüyalara

Hayatı kare kare kadınların inşasına

04.03.2022

eminou

Gidiyor / Mansur Turgut


Hayat ne ? Nedir ölüm ?
Yas mı ? Ya da düğün !
Bir kervan var, durmak yok !
Gelen, gidiyor.

Gülsen ne çare
Ağlasan ne çare
Hem gülen, hem ağlayan gidiyor.

Ha beyaz kundak
Ha beyaz kefen
Dünyâyı sırtına alan gidiyor.

Gül yüzlü bebeler
Beli bükük dedeler
Seven, sevilen, gençler gidiyor.

Ha ilk nefes
Ha son kafes
Bir tutam sofradan, tadan gidiyor.

Gelsen sefer
Gitsen makber
Şu zalım toprağa değen gidiyor.

Ha ak-pak
Ha karayaprak
Yüküyle eceli biten gidiyor.

Hırs etme hazırlan
Mal da yalan, mülk te yalan
Ufuktan “ircıî” denen gidiyor.

Ha nâr-ı cehennem
Ha havz-ı kevser
İlim, amel, vâdesi yeten gidiyor.

Rızâ ne ? Nedir rıdvân ?
Ya azâb ya da bayrâm !
Bir kervan var, durmak yok !
Gelen, gidiyor.

Mansur Turgut

Dünya Düşünce Günü/Emin O. Uygur

Dünya Düşünce Günününe Özel Birkaç Satır

Düşünmek mi?

Düşünmek, akla ait bir eylem. Olaya bakar mısınız, akıl denilen ekranda bütün bir varlık şekillendirilebiliyor. Ama akıl nerede? Akıl yaşta değil başta sözünde olduğu gibi, beynin merkezinde mi? Ve ruhumuz nasıl orada dolaşır?

Eşya o vadide her an farklı şekiller alabiliyor. Veriler, datalar, bilgiler içeri alınıyor. Sonra farklı odalarda işlemlere alınıyor. Renklendirme, biçimlendirme ve dönüştürmeler yapılıyor. Sonra varlıkların anlam haritaları çıkarılıyor. Yorumlar yaplılıyor. Gerekli gereksiz veriler ayrılıyor. Bilgiler ayrı, duygular ayrı işleniyor. Gerekirse bilgi ve duygular iç içe ürün haline getirilebiliyor.

Hayal dünyasından, tasavvurlar alemine oradan varlıkların zarar ve faydalarına kadar her şeye karar verme ve sonra da o kararlar üzerinde yeni işlemler yorumlar yapma. Ve ardından ciddi bir okuma süreci. Ve sonra da varlıkların sanat eseri olarak bilinmesi. Ve ondan da Sanatkar. Ama karar aşamasında yapılan bir yanlış, okuma safhasını da iptal eder. O zaman da varlık alemi, sanat olmaktan çıkar. Ve sanatkar da düşünülmez.

Sanal zeka gündemde ya şimdilerde. Evet sanal zeka ile bir çok işlem yapılabiliyor günümüz dünyasında. Bunun ilerisi insan şeklinde ve insandan daha güçlü biyo-robotlar. Olur mu bilinmez ama gidişat öyle. Robot düşünür mü? Şimdilik hayır. Ama sonra? Olabilir.

Peki günümüzde insanların kaçta kaçı düşünebiliyor? Veya düşünmeyi doğru yapabiliyor? Aklın en önemli işlemlerinden olan düşünüp karar verme, ne kadar sağlıklı yapılabiliyor? Bir yemek pişirmesini öğrenme kadar olsun düşünme becerisi dersleri olmayan dünyamızda insanlar, düşünmenin neresindeler?

Düşünmek ve sonra da akletmek; insanî bir eylem. Akletmeyen canlılardan çok var yeryüzünde. İnsan da aklının meyvesidir aslında. Tat da renk de, o meyvede belli olur. Aklın iptali deliliği getirir ve insan, hayatı anlayamaz, okuyamaz, olayları göremez ve doğru düzgün konuşamaz. Ama beyin fonksiyonları itibarı ile zihinsel aklı devam edenlerden de aklı iptal olanlar var. Onlara deli denmiyor ama akletmeyen canlılarla kıyas ediliyorlar. Bir bakıma bu geçici, fani dünyayı ebedi hayata tercih ettikleri  için, aklın iptali söz konusu onlar için.

Akıl, sorumluluk, doğru, yanlış… Uzun konu. Sadece günün önemine dikkat çekmek için bir kaç cümle yazmış oldum. Güzel düşünmek gerek ve böylece hayattan ve güzelliklerden de azami istifade etmek gerek.

Ne dersiniz?

eminosmanuygur

Dünya/Hatice Kübra K.

Dünya

Âdem ata Havva ana unuttular

İlâhî emri bir anda ve

Düştüler vatandan çok uzaklara

Ve ayrılık ve gözyaşı yıllarca

Tuzaklarla doluymuş meğer dünya

İdris sonra, zorlu sınav

Pes etmek yok kitabında

Savaşlar savaşlar ne bitmez rüya

Nuh Hud Salih bitmedi çetin direniş

Ve cehaletin tepesine bir güneş gibi iniş

Tufanlarla doluymuş bu fani dünya

İbrahim ulu’l azm nebi ve milletlerin cem’i

Birleştirici gücün temeli

Haristan olmuş gülistan aşktı bunun sebebi

O âlem ki herşey gücün simgesi

Tapılan batıl bir heykel bir taş

Putlarla dolmuş bir zaman dünya

Ve Lut çoğalmakta azgınlıklar

Başedilemez  batıl tamahlar

Günahlarla dolmuş bir zaman dünya

İsmail,yeniden bir daha sarılış

Teslimiyetten başka yok bir çıkış

Bütün iş hakikat pınarında akış

İshak Yakub Yusuf.. bir destan daha

Kuyudan bir güneşin doğuşu

Zindandan çıkış kutlu zirveye

Şahlanışlarla doluymuş dünya

Eyüp sancının sabırla harmanı

Dua dua dökülen asrın yarası

Hastalıklarla doluymuş dünya

Şuayb sarsılış Eyke ve Medyen de 

Zulm zalimlik bitmek bilmez de

Sarsıntıya denk bir ses var yükseklerde

Depremlerle doluymuş dünya

Musa Harun sarayda iki nurlu neş’et

Zulmü kökünden kurutacak mucize

Suların ortasından kurtuluş

Mucizelerle doluymuş dünya

Zülkifl Davud Süleyman

Gür sesi Hakk’ın yükseldi arz ve arşta

İlm saltanat kudret ve sebat hakta

Hikmetlerle doluymuş dünya

İlyas Elyasa Yunus bir devir daha

Sığarmış insan meğer ve dahi bir huta

Ezkar bir medet olurmuş Ya Hüda

Medetlerle doluymuş dünya

Zekeriya Yahya uğradı kıyıma

Katillerle doluymuş dünya

Ve İsa

Bir bakireye eltaf’ı sübhaniyyeden

İkram’ı ebediyyeden gelen bir hediye

Ne zulümdü ki yoktu dahası böyle

Çarmıha gerilmiş bir hakikat

Hak mı batıl mı ak mı kara mı seçilmez olmuş heyhat

Veyl olsunlarla doluymuş dünya

Bir beşir-i azam, bir tahiyyat-ı ikram

Adı ezelden Ahmed dedesi dedi Muhammed

Küfrün en zifirisi, bütün günahlar meşheri

Kıyamete kadar tekkerürü tarihin

Boğdu nuruyla karanlığı

Ümmeti onun o ümmetinin kaderi

Hiç bir gün bırakmadı ümmetini

Sonsuz bir rehber acının hüznün peygamberi

Şeffaatte son durak gel şimdi ne olur ümmetine bir bak

Her dönemden örnekler var

Yüreklerde şakk-ı kamerler burak beklerler

Kur’an’ın ışığında nefesler

Kutlu baharları yudumlat avucundan ya Rasul

Ve diyelim

Müjdelerle doluymuş dünya

Hatice Kübra K.

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑