İçinde kitap kitap cilt cilt dert biriktirip de
Cafcaflı laflarla yürekten diyemem ki bahtiyarım
Saklanmışım çoktandır gülen bir yüz ardına
Bilmem kaçıncı sayım kaçıncı ince hesap
Hep bir tarafım eksik öteki yanım noksan
Ne gülmelerim gerçek ne sevinçlerimiz tam
Yarım mutluluklarım dostsuz yarensiz yarım
Ne zaman gözlerimi gözlerinden kaçırsam
Bekleyişlerin şafaktaki o çığlığını duyarım
Ağlatma şimdi beni çocuklar gülüyor
Hadi çekil kalbimin izbelerine yaralı his
Hüznün insana yakıştığı vakitte bulurum seni
Yanaklarımda yosunlar tutana dek
Ağlayacağım söz
Ağlatma şimdi beni çocuklar gülüyor
Sermayelerim tükendi hazzımın stoklarında
Yediğin içtiğinden utanmak tuhaf şeydir
Kapanır da kapılar okunur ise ezan
O sancıyı kalbimde duyarım her zaman
Çocuğumun gözünde dostumun evladı
Hüzünlü o bakışlar betondan kumdan nehir
Doldururken içimde kuyularımı bir bir
hakiki tebessüme çok muhtacım epeydir
Yüzümde o yalancı sahtekar tebessümle
İnsansam söyleyin ben, ben nasıl yaşarım
Güldürme beni kalbimle gülemem ben
Çok uzak diyarlardayım bir iki dürtmekle
Kendime hemen gelemem ben
Her kahkahamın ardından bin utanç duyarım
Kurtulup hüznün elinden diyemem ki bahtiyarım
Şad olup da gülemedim
Şöyle içten sımsıcacık mesela
İsterim
Kalbim çocukça gülsün katıksız kikir kikir
İsterim
Ne içimde gam kalsın ne de zihnimde fikir
Şöyle içten sımsıcacık mesela
Şad olup da gülmedim doya doya
Ah ulan yalancı dünya
Gönlüm varsaymaları çekimler geçmiş zamanlarda
Farz et ki bensiz,
Say ki bizsiz
Gönlüm var saymaları çekimler geniş zamanlarda
En çok da …
Neyse boşver çay doldur içelim
Yeniden başlayalım yeniden başlamalara
Ekmek arası umut çayla iyi gider
Allah var Hüzün yakışıyor sevdaya
Aşka dahil olan ayrılıklar da uzadı
Çoktandır unutmuşum tatlı vedaları
Sıcak bir çaydanlığın dibinde
Öteki kıyılara yüzdürdüğümüz gemi
Şişedeki şiirimiz vardı mı ola
Mülteci bir adaya
Demli bir bardak çayın içinde
Ne çok kurtarmıştık memleketi
Hatırladım şimdi çayı şekerli içerdim o zaman
Neyse boş/verelim hüzünle dolmuş kalpleri birbirimize
Birbirimize söz verelim ayrılıklar uzamasın bir daha
Bugün çok güzel değil mi deniz?
O eski tablo gibi
Dalgaların dizginleri söküldü yine
Dört nala koşuyorlar bir oraya bir buraya
Şu mavi kisrağın ağzı ne kadar da köpürmüş
Kimbilir kıyıya ölüleri getirmekten yoruldu
Ölümü anmayalım bugün boş taşıyalim tabutları
Bugün ağlamasın kimse ölüsüne
Sen bırak kendini kendine
Ahraz bir meltem ıslık çalıyor bak dinle
Sağır sultanlar yine kendi keyfinde
Kız Kulesini uğurladigimiz bankta
Martıların seslerini unutmuştum mesela
Yosun kokusunu unutmadım asla
Özgürlüğü o zaman kapmıştı ciğerlerim
O günün akşamında sıçramıştı yüreğime
Kiz Kulesinin bizi ugurladiğı o bankta
Masmavi hayaller kurardık umuda hasta
Dalgaları gökyüzü rengine boyardık
Gökyüzünü de deniz rengine
Sahi biz sadece hayal kurarken özgürdük değil mi
Ümidin bizi baştan çıkaracağını o gün sezmiştim
Seni bilmem ama ben gizliden vurgundum ona
Ne çok severdim hatirladım şimdi
Sahi o günleri biz yaşadık değil mi?
O günlerde yaşardık
Hatırladım biz o zamanlar bahtiyardık
Sanki bütün kuşlar şimdi aynı
Tadı yok sahilllerin
Neyse boş/verelim kağıtları sınav bitti.
İnsanlık kalsın kaldığı yerde
Hadi vakit doldu biz gidelim
Bakma öyle hüzünle yüzüme
Sırlı gecenin vedası değil bu gözyaşı
Yırtılacak perdeler biz yine doğacağız
Neyse şu zamana yeniden doğmayalım
Hadi
Çıplak yürekli çocuklarımızı doğurmuş yine dalgalar
Yalın ayak sahillere vuran çocuklarımız bekler
Ahraz çığlıkların dilinde yitik kalmasınlar
Kalp yordamıyla yırtılmaz ki bu karanlık
Eller babasını arıyor tenlerde
Anneler hangi kaf dağında esir
Anka kuşları yorgun yine
Hadi doyuralım ölümün gözünü
Çocuklar ölmesin yine
Hadi biz İbrahim olalım şu azgın aleve
Putlar mi?
Putlar için gelecek İbrahimler
Hadi …
Yusufkâr