Eve girince, yüksekçe bir sesle
Karşılardı adamı, fakir buzdolabı
Nasırlı elleri ve az bir hevesle
Açardı kapağı: İşte yokluk kitabı!
Kar tutmuş buzluğu, kesif kokusu
Beş yumurta, bir süt, bir şişe de su
Garibin azığı bu kadarmış doğrusu
Ezerdi adamı, ay sonu hesabı
Saatlerce çalışır, akşam yorgun düşerdi
Ocakta çok günler bir tek çorba pişerdi
Kırk yılda bir derdi: Umudum yeşerdi!
Görünce rüyasında, bir zengin buzdolabı
Taze taze meyveler, sebzeler rafta
Et, tavuk, balık desen, alınmış bu hafta
Hangi birini yesem diye kalırmış arafta
Uyanınca gözleri, kaybolurdu serabı…
Emir Akçaağaç
Bir Cevap Yazın