Duanın gücünü en çaresiz anlarımızda derinden hissederiz. Öylesine içten bir yakarış ile kalkan elin asla boş dönmeyeceğine hayatımız boyunca şahitlik etmişizdir. Hangi inançtan olursak olalım dua, çaresizliğimizin çaresi olurken kalbi rahatlatan yegâne değerdir.
2015 yapımı romantik bir Amerikan filmi olan Savaş Odası’nın konusu dua üzerinedir. Bir Amerikan Filminde böylesi bir hassasiyeti görmek beni şaşırttı. Filmi izleyince her şeyin çok hızlı tüketildiği teknoloji çağında dokunulamayan değerlerin asla yok olmadığını gördüm. Günlük hayat telaşesine kapılırken kulak ardı ettiğimiz bu paha biçilemez değer aslında ulaşılmaz bir enginliğe sahip.
Filmden bahsedecek olursak, Jordan çifti bir kızları olan mutlu bir aile. Kendilerine ait bir evleri vardır ve maddi imkanlarının iyi olması ile rahat bir hayat sürmektedirler. Fakat aile içerisinde çeşitli huzursuzluklar baş göstermeye başlar. Baba, ilaç satıcısı olduğu için sık sık seyahate çıkar. Kızı ile yeterince ilgilenemez. Kendini işe adayan Tony Jordan aile içi ilişkilerinde duygusuz bir adama dönüşür. Elizabeth ise gayri menkul satış danışmanlığı yapmaktadır.
Danışmanlık yapmak üzere gittiği adreste Bayan Clara ile tanışır. Yaşlı kadın Elizabeth’in yaşadığı gerginliği anlar. Biraz sohbet ile yakınlık kurduktan sonra nasihatlerde bulunur. Evliliği için savaşması gerektiğini söyler. Karşısında biraz şaşkın biraz umursamaz duran kadına kendi özel alanını gösterir Bayan Clara. Dünyanın ağır yükünden kurtulduğu bu alan onun için bir sığınaktır aslında. Zor zamanlarında yaşadığı acılar için yardım istediği, mutlu anları için şükrettiği yerdir. Dünya zevklerine düşkün olan nefsi ile kıyasıya girdiği mücadelede diz çöküp dua ettiği bu odaya “Savaş Odası” adını vermektedir. Elizabeth’in de bunu yapması gerektiğini öğütler.
Film buradan sonra heyecanlı hal almaya başlar. İki farklı halet-i ruhiyeyi yansıtan kesitler düşünen biri için ders verici nitelikte. Film ilerledikçe Elizabeth ile kocası arasındaki sorunlar büyür. Çaresizliği karşısında yapacak bir şeyi olmadığını anladığında, Bayan Clara’nın öğüdüne sımsıkı sarılmaya karar verir. Artık Bayan Jordan’ın da bir savaş odası vardır. Filme heyecan kazandıran sahneler buradan sonra başlıyor diyebilirim.
Film boyunca kulaklarımda yankılanan ayetlerin ne denli güçlü çağrışım yaptıklarını fark ettim. “Duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var”[1] diyen Rabbim’in merhametini hissediyorum. İnsan dua ederken samimi bir kalp ile Rabbine yönelindiğinde istekleri basit bir heves olmaktan kurtuluyor. Dua eden kişi acizliğinin ve hiçliğinin farkına vararak istekte bulunduğu şeyleri arzulamaya başlıyor. Dua her şeye karşı bir kalkan görevi görüyor.
Evet bu bir film ama verilen mesaj oldukça açık. Dua eden insan anlıyor ki biri var. O, kalpten geçen her şeyi işitip her şeye eli yetişiyor. Tüm arzularını yerine getirebilir, acizliğine merhamet eder ve muhtaç olduğun anlarda yardım eder.
[1] Furkan(77)
Bir Cevap Yazın