“Abi bu türküye ağlamak için Kürtçe bilmek mi gerek” Yavuz Turgul’un yönettiği Şener Şen ve Meltem Cumbul’un başrollerinde oynadığı Gönül Yarası filminden bir replikle başladım yazıya. Filmde Aynur Doğan Kürtçe “Dar Hejiroke” şarkısını okumaktadır. Şarkıyı ağlayarak dinler Dünya (Meltem Cumbul)
Nazım (Şener Şen) : Kürtçe biliyor musun?
Dünya: Hayır
Nazım: O zaman niye ağlıyorsun?
Dünya: Abi bu türküye ağlamak için Kürtçe bilmek mi gerek?
Çok severek dinlediğim şarkılardan ikisinden söz edeceğim.
Kaç kez üst üste dinledim hatırlamıyorum. Bu şarkıda ruhuma iyi gelen bir şeyler vardı. Birkaç kelime hariç anlamını bile bilmiyorum. Türkçesi “bir rüya” Arapça orijinal ismi “holm” Tunuslu sanatçı Emel Mathlouthi’yi dinlerken zannediyorsunuz ki bütün bir tarihin acıları, kederleri omuzuna konmuş söyleyenin. Bıkmıyorsunuz. Dinledikçe bir daha dinlemek istiyorsunuz bu şarkıyı. Sözlerini merak edip araştırınca daha bir güzel gelmeye başlıyor Holm. Sanatçı Tunus’un dışında çok sayıda Ortadoğu ülkesinde konser vererek sesini ve müziğini başta Nobel Barış Ödülü Töreninde sahne alarak Ortadoğu dışına da taşırmıştır. Holm (Bir Rüya) isimli şarkısını 2020 yılında tek ses, tek enstrüman olarak akustik gitar ve dizüstü bilgisayar ile kaydeden şarkıcının klip çalışması kısa süre içerisinde milyonlarca insan tarafından dinlenerek beğenilmiş. Hissedilerek yazılanın, hissesilerek söylenenin dünyanın öbür ucunda o sözleri hiç anlamayan birini etkileyebileceğine çok güzel bir örnek olan bu şarkının sözleri :
“Gözlerimi kapatabilseydim Rüyalar elimden tutup götürürdü
Yükselir, süzülürdüm yeni bir gökyüzünde
Kederlerimi unuturdum.
Hayalimde seyahat edebilseydim
Aşkın ve umutların yeşerdiği, acının dindiği
Saraylar ve geceler yaratırdım.
Yarattığımız her şeyi yok eden
Acımasız gerçeklerin bıraktığı
Zulüm, ızdırap ve çileyle gölgelenmiş
İnsanlar gördüğün bir dünya.
Bizi, düşlerimizi ezen
Tüm yürekleri karanlık ve aç gözlülükle dolduran
Zorbaların yükselen duvarlarını gördüğün bir dünya. “
Sareri Hovin Mernem
Türkçesi Turnam Gidersen Mardin’e olarak bilinen bir Ermeni halk şarkısıdır Sareri Hovin Mernem. Ve Lena Chamamyan’ın sesiyle efsaneleşmiştir. Bir ağıt, bir yakarış, ürkek bir meydan okuyuş taşıyor bu güzide eser. Bu şarkıya ağlamak için Ermenice bilmeye gerek yok. Boğaza düğümlenen sözlerin, ağladın ağlayacakken tıkanan gırtlağındaki yanmanın, hasretin ve bu hasrete rağmen gayretle ayakta durmaya çalışmanın tercümana ihtiyacı yok.
İnsan kalabilenlerin kalbinden sızanlar hangi dilde, hangi dinde, hangi kültürde olursa olsun insan kalabilenin bamteline dokunur, dokunuyor, dokunacak.
Sareri Hoven Mernem pek çok müzisyen tarafından seslendirilmiş Ermenice bir ağıttır. Babası Maraşlı, anne ise Mardinli ve Diyarbakırlı Lena’nın; bir yanı Ermeni, bir yanı Süryani’dir. Suriye’de geçen çocukluğu bugün Paris’te bir sürgün hayatıyla devam etmektedir. Yersiz, yurtsuz olmuşluk sesine, yorumlarına buluşmaştır adeta. Sözlerini anlamasanız da insana bir hüzün bırakır…
Dağların rüzgarına öleyim
Yarimin boyuna öleyim
Bir yıldır ki görmemişim
Görenin gözüne öleyim
Durmuşum gelemiyorum
Dolmuşum ağlayamıyorum
Bir yıldır ki görmemişim
Görenin gözüne öleyim
Nehirler su getirmiyor
Yarimden haber gelmiyor
Kalbin soğumuş olmasın
Kalbinin yeli gelmiyor
Sevgili hocam bizi yine başka alemlere taşıdınız. Emeğinize sağlık.
BeğenBeğen
Dün ben de Mem Ararat’tan Rindê adlı türküyü dinleyip durdum anlamadığım halde… Ve bugün bu yazıyı okudum bu kadar güzel bir rastlantı olması da beni ayrıca etkiledi. Yüreğinize ve kaleminize sağlık Gökhan Hocam 👏🌾
BeğenBeğen
sayin hocam emekleriniz cok degerli…
BeğenBeğen