Günlerden Cuma , haftanın son mesai günü….
İncecik yağmurun altında duran , iki vagonlu kırmızı tramvay
Her yağmur tanesini bir melek indirirken yeryüzüne benim gibi bedeni ve ruhu yorgun….
Rüzgârın sesini ray tıkırtısı izlerken,
Yüreğimin kafesindeki damarlar tramvayın rayları zorladığı gibi zorluyor….
Çok şey anlatmak istiyorum lakin bedenim bu yaşanan acılarınağırlığını daha fazlakaldıramıyor.
Ince uzun vagonun iÇerisinde sıkışmış kalmış bir ruh gibiyim….
Kırmızı tramvay , duyulmayan çığlıklarım içerisinde bir istasyona ilerlemeye çalışıyor
Akşam üzeri , güneş hafiften batmak üzere , Raylarda ince uzun insan gölgeleri,
Tramvayın kömür rengi telleri aldı götürdü uzaklara yine beni
Kendimi Haydarpaşa tren GARINDA buluyorum……
Bıraktığım hali canlandı gözlerimin önünde,
Gurbete düşmüşlerin, gideceği istikameti bilen bilmeyen yolcuları
Kavuşanlar, birbirini yolcu edenler…
Dolup boşalan trenler ………..
Fakat şimdilerde oralarda Paramparça olmuş yolcu hayatları , kırgın aileler ,
tutsak çocuklarınyakınları , özlem ile kavuşmayı bekleyenler ile dolu
Ve daha nice gaybubette olupta haydarpaşa garından baska diyarlara yol almak için düşleyenler….
Sanki yorgunluğumu hisseten demir yığınının içerisinde yalnız kalıyorum
Dizlerim çözülüyor
Başım hafif tutuşmuş yanıyor
Gözlerimin feri sönüyor
En İçte derinlerde yaralarım tramvayın RAY sesi gibi acıtıyor Icimi !
Hasretten mi?….. yoksa dünyanın renklerini kirletenlerden dolayı mı?
Kendimi arıyorum tramvay rayının seslerinde
Yine kalabalığın sesi ile karışan gürültü kirliliğinin içerisinde
Alnımı yağmur damlalarının çizdiği cama dayıyorum…
Ayakta kendime zor yer bulduğum köşede, gözlerimden süzülen damla damla gözyaşları ,
sessizlik ile mühürlenmiş dudaklarıma kadar süzülüyor ……
Tramway ise yokuşu alırken sanki nefes nefese soluyor….
İçimde acıyla gözlerim dolaşıyor hicret ocağı raylarının üzerinde ,
geride bıraktığımız sevdiklerimizi düşünürken……
Tam uzaklardayken , derin derin dalmışken
Sırılsıklam kalmış kızıl saçlı , hafif kilolu , ne kısa ne de uzun boylu, gözleri yeşil iskoç asıllı Avustralyalı yolcu , yalnız , biletsiz tramvaya biniveriyor……
Nefes nefese kalmış solumasıyla uzaklardan irkiliyorum ,
Sesimi toklaştırpı “Bilet kontrol” diyorum
Önce bana bakıyor ve özür dileyerek yağmurdan dolayı biletsiz bindiğini aktarıyor ve peşine aksanımdan dolayı “Nerelisiniz? memur bey” diyor
Ben ise bir anda dudaklarımdan çıkıveren Ben bir mülteci demir yolu görevlisi
Sanki o an zaman durdu
Beden dili her şeyi anlatıyordu …
ikimizde susmuş ve gözler sessizliği ile ifade etmişti tüm olup biteni , tüm acıları özlemleri hasreti göz bebeklerimin buğusundan okumuştu sanki olup biteni
Daha fazla soru sormadı
Anlamlı sessizliğin içerisinde Ayrı yönlerde uzaklaşan
İki tramvay gibi ayrılmıştık sessizce
Yürümekte olduğum istikamette her bir cisim sanki hücreciklere ayrılıyor
Bir an kulaklarımda Musab Bin Umeyr in “ Rıza yolunda biraz cefa gördük diye Rahman’a naz mı edeceğiz.” Yankılanıyor ……
Sesim titrek, gözlerim ağlamaklı
Perişan kalbim,Ruhum ise boyun bükmüş her bir eziyete
Sesler uzaklaşıyor yavaş yavaş benden
Utanıyorum kendimden..
Bana bahşedilenlerin değerini bilememekten
Görememekten verilen onca nimeti
Utanıyorum işte..
Meleklerden Utanıyorum
Hapisteki kardeşlerimizden utanıyorum
Masum bebeklerden utanıyorum
İNSANLIĞIMDAN UTANIYORUM.
Talha Erçevikbaş
Tebrikler Talha Erçevikbaş duygu dolu satıların bizi de duygulandıdı.
Hüzün güzeldir.
Devamını bekleriz.
BeğenBeğen