Eski bir şarkısın sen ruhuma huzur veren
Duymaz olduğum tınıların yüreğimde kor
Bir yağmur sonrası açılan gökkuşağı desen
Her renginde neleri bulurum onu bana sor
Yanık bir türküsün dilinde çargâh bir gönlün
Karcığar umudu çölleri aşkın serin bir vaha
Huzura hasreti derin, gurbeti upuzun bir gün
Yalnızlık yangınlarından ümitle çıkan sabaha
Heybetli bir efenin gür sesindedir nefesim
Kollarım güven ve heybetle açılır iki yana
“Daha deniz, daha müren” hayalidir bu resim
Güneş özgürlük tuğu, mavi gök çadır bana*
Hüzün çiçekli bahçemde gözlerim sicim sicim
Hüseynî beste yüreğim, yana yana köz olur
Kırlangıç sevinciyle horona kanatlanır içim
Kırılır yüklü dallarım, köküm dirilen öz olur
Altın buğdaylar gibi dügâh dünya toprağında
Sevgiye aç, sevince muhtaç gönülleri güldürür
Mahur bûseler tüllenir yetimlerin yanağında
Saba gülücüklerle hüzün ve kederleri öldürür
Ruhuma bir gönül ferahlığı sun ey neveser
Coşkulu baharlar neşesi gür sesli ferahnak
Ayrılık ateşlerinde yanıp kavrulan muhayyer
Gönül kazanma aşkıyla koşan cesur sûzinâk
Eski bir şarkısın sen gönlüme huzur üfleyen
Rengarenk baharlar gördüm nice meyveli yaz
Seninle dinlendi ruhum, seninle oldum esen
Her mevsim sende ısındım kesildi keskin ayaz
* Oğuz Kağan’ın ideali
Çargâh: Aşkta yok olmak
Karcığar: Mutluluğu arayış
Hüseynî: Aşk ağıtı
Dügâh: Derdin içindeki derman
Mahur: Sevincin zirvesi
Saba: Sabah yeli, sonsuzluk esintisi
Neveser: Gönül ferahlığı
Ferahnak: Bahar neşesi
Muhayyer: Ayrılık feryadı
Sûzinâk: Aşkın verdiği cesaret
Hüseyin Say
Bir Cevap Yazın