Yâr/e Akan Sular / Yaşar Beçene

Mavilere bürünmüş o ebruli hazlarda

Bir bahar sonsuzluğu şadırvanda su sesi

Göklerde yankılanan duada niyazlarda

Işığa doymuş günün yıkanıyor gölgesi

Mavilere bürünmüş o ebruli hazlarda

.

Mavi atlas şehrayin; süslüyor bakışları

Gül kokulu bir mevsim; sular seller durulur 

Reftare bırak gitsin..sebepsiz akışları

Yüreğine bir rüzgâr usul usul savrulur

Mavi atlas şehrayin; süslüyor bakışları

.

O bildik seferlere demir alır her gemi

Reyyana akar zaman; hiç sorma, neden, niçin 

Bir sabah getirirler ümit yüklü meltemi..

Bu mevsimde hep sular yare kavuşmak için..

O bildik seferlere demir alır her gemi

Arz-ı Hal / Mücrim

Ey! Nebîler nebîsi yâ habibûllâh sâlât-u selam sanadır ,

Bu tendeki can sana kurban ama ümmetinden pek çok bîzârdır,

Bakışlar bulandı ; terkedeli çok oldu senin kutlu yolunu

Böyle ise alem-i İslam sanırım yevm-i kıyamet yakındır.

Kanaat ve şükür sizlere ömür sefahat içindeyiz artık,

Hârâb olmuş İslam kalesi varsın olsun ne gam dört yanı yıkık,

Emr-i bîl mârûf nehy-i âni’l münker de neymiş geç bunları boşver,

Yâ Resul ümmetindik lakin senin gibi yaşamayı bıraktık.

Dilde kelime-i tevhîd kalp şehavat ve maddiyat diye atar,

Sorsan herkes müslüman ama bilmemki bu hangi kalıba sığar?

Takvâ dan geçtikte ;bir damla bile ihlas ve samimiyet olsa ?

Ne kadar kebâir varsa revaçta iman ise uzaktan bakar.

Ölüm en büyük mürebbi o bile terbiye edemedi bizi,

Çarşı pazar hayli kalabalık aman kaçmasın akşam ki dizi,

Hayat çok kısa ye,iç,keyfine bak diye diye dünyevi olduk,

Fatura ve taksitler aklımızda ancak unuttuk Azrail’i

Ene asrındayız yere basmaz ayaklarımız gurur,kibirden,

Çok isteriz herkes beğensin bizi ama hoşlanmayız tenkitten,

Tevazû,mahvîyyet,diğergâmlık çoktandır unutuldu herhalde,

Ya ! Resûl korkarım fersah fersah uzak bize sünnet-i seniyyen.

Buralar diyar-ı İslâm ama ne yazık ilim bize uzaktır,

Münafıklar dikkatle dinlenirde heyhât âlimler susmaktadır,

İlim ki müslümanların yitiğidir buyurmuştun sen ey Nebî,

Gavûr dediğin çalışmakta, ümmetin boş muhabbet yapmaktadır.

Şaşırdık istikameti de yazık iblistir artık bize yârân

Nevzûhûr hârâmîleride gördük besmeleyle işe koyulan,

Müslüman ki herkesin ondan emîn olduğu kişi değilmiydi ?

Ayaklar baş olmuş , başlar ayak ; dört yanımız artık dilsiz şeytan.

Derdim zîyâdedir hangi birini açayım yâ Hatem’en Nebî ?

Rahmet’en lîl âlemînsin sen ama kaybettik biz senin izini,

Muhtacız şefââtine yoksa perişânız halimiz haraptır,

Mevsim Gibiydi / Nur Tatar

Bir mevsim gibiydi gidişin
Bahçelerde ince bir iz kaldı
Çiçeklerim soldu elimde
Çehrelerde sararmış bir yüz kaldı

Bozuldu bağban sessizce
Bahtımıza soğuk bir güz kaldı
Derdimiz vardı bizim deste deste
Dilde söylenecek söz kaldı

Yol yokuş yolcu yorgun
Pes etme cananım dedi az kaldı
Yıkıldı içimdeki şehirler
Yangınlardan arda kalan köz kaldı 

Bir mevsim gibiydi gidişin
Bahçelerde ince bir iz kaldı
Sırtımda onca yüküm
Elimde birtek halimi arz kaldı

Naz ve Sitem / Beyruha

Senden başkasına, haramdır gözüm
Yüreğimi alıp, sende dîr ettin
Demezdim kimseye, mahzendi gizim
Bütün vakarımı, yerle bir ettin

Kalbime geçmiyor, en ala sözüm
Attığın düğümü, bende kör ettin
Nasihat çaresiz, bitmiyor sızım
Layığım sevdaydı, cam duvar ettin

Gittiğinden beri, söndü ışıklar
Dünya kelamına, dili sır ettin
Sazının telini, kırdı aşıklar
Bülbül nağmeleri, ah u zar ettin

Nedendir, niyedir, bunca gam, keder?
İzanımı bozdun, derdi var ettin
Her birinin vakti, bin asır eder
Boğazı lokmaya, inan dar ettin

Dağ utanır oldu, taşıdığı yükten
Güneşi başıma, yağan kar ettin
Şikayet edemem, nasibim Hakk’tan
Kendini gönlüme, illa yar ettin

Kapanır mı sence, bu kara perde?
Takatim kalmadı, canda ve serde
Bedduam olsun ki, cümle namerde
Düşüp yad eline, tarumar ettin

Beyruha

Yazbeyaz / Süleyman Halidoğlu

Saçımın siyahı bahtım değilmiş
Su donmamış, ak kuğular eğilmiş
Kara kaş, kara göz tahtım değilmiş
Yazbeyaz, beklenen mevsim sen misin?

Yazbeyaz, yadını kimden sorayım?
Kar-kışta solmamış güneşim, ayım
İsmin meçhul hükme nasıl varayım?
Kalp ısıtan, mütebessim sen misin?

Yazbeyaz, haneme sensin bereket
Seninle tad buldu sofrada nimet
Bazen tek hecede duyulur lezzet
O heyecan dolu sesim sen misin?

Yazbeyaz, güzellik soylu bir beste
Senden bir nağme var duyulan seste
Manalı bakışta, ruhta, nefeste
Kalbe doğan şiir, resim sen misin?

Su / İbrahim Sayar

Sonra onun neslini bir öz sudan, değersiz bir sudan yarattı. (Secde 8)

Su hayattır (Anonim)

Su akar yolunu bulur
Allah’ın dediği olur

Yol bilmeyen tez yorulur
Bu yol aşıktan sorulur
Maksuda aşkla varılır

Su akar yolunu bulur
Allah’ın dediği olur

Güzel gör, güzeli düşün
Yalnız O’nu görsün düşün
Asan olur her bir işin

Su akar yolunu bulur
Allah’ın dediği olur

Deme naçar halim vardır
Hakk bilmeyen zalim vardır
Mühlet veren Haliim vardır

Su akar yolunu bulur
Allah’ın dediği olur.

“Yolun kaderi’‘pürüzler
Zoru kolaylıklar izler
Şerde hayırları gizler

Su akar yolunu bulur
Allah’ın dediği olur

Umudun almasın keder
Hiç bir gayret olmaz heder
Kadir esbabı halk eder

Su akar yolunu bulur
Allah’ın dediği olur.

Hakk katına vara vara
Divanında dura dura
Yalnız O’ndan sora sora

Su akar yolunu bulur
Allah’ın dediği olur

Zahirde güzele kanma
Her ihsanı hayır sanma
Sende yok ise kıskanma

Su akar yolunu bulur
Allah’ın dediği olur

Mazinin hiç tutma yasın
Kimseye kin tutmayasın
Ölüm var unutmayasın

Su akar yolunu bulur
Allah’ın dediği olur

Ham meyve güneşle pişer
Olgunlaşır yere düşer
Toprağına döner beşer

Su akar yolunu bulur
Allah’ın dediği olur

Gel şu inadından vazgeç
Murad-ı ilahiyi seç
Ne erken gelir ne de geç

Su akar yolunu bulur
Allah’ın dediği olur

İbrahim Sayar

Sabrın Örsünde / Erkan Bilgin

İstemeyi vermiş olmanın cesaretiyle el açıyorum sana
Tüm acziyetim ve layık olamadığım kulluğumla

Adını terennüm edip bana biçtiğin nefesi tüketerek
Haddimi bilmeden bir nazlı çocuk gibi iç çekerek

Kırık dökük cümlelerle huzurunda titrerim
Yüzüm yok karşında, rahmetini isterim

Misafirliğimi unutup sarıldım dünyaya bazen
Özüm senden özetim sen, razı ol ne olur benden

Bak, günah rüzgarları esiyor ruh ülkeme bir bir
Kuşat ruhumu, seni görsün gözlerim, kulaklarımda tekbir

Zehirli dişlerini al yeisin üstümden
Kana kana içeyim tevekkülün nehrinden

Bu masivada nefsimle başıboş bırakma beni
Canım yansa da şekva ettirme bana hikmetini

Bildiğim her yol sana varır, bulduğum her şeyde sen
Tefekkür ikliminde her baktığım delildir senden

Dirilt senliğimi ki kurtulayım benliğimden
Yoluna ram eyle beni, aşır ruhumu bendimden

Bilirim, imtihanın ağırlığındadır değerim
Ümitle her dem , bu kara gecenin sabahını beklerim

Bilirim, bir hikmetin var ki nadanım
Sabrın örsünde, sükut ettikçe yaranım

Rüzgarın verdiği mühlet bitsin artık bu eğreti yapraklara
Tükürsün bir fırtına bu zülmü, çehennem çukuruna

Mengenelerde kalbim, sessizliğimde bin ah
Diş kirası ister zalim, vah ki vah

Körelmiş vicdanlarda ne izan ne basiret
Masum yavrular için, ne olur inayet

Lütuf yağmurlarında ıslanmak için mi bu kara bulutlar
Gülümsesin artık bize ey Allah’ım asude bir bahar

Erkan Bilgin

Efsunlu Bir Hece / Yaşar Beçene

Yakın mı? Bir bilsen…hem de nasıl

Taşar pınarlar havzından dışarı

Ve içer geceler ışığı doya doya

Açık bir gökyüzü ve yemyeşil arz için

Hapse düşer yorgun mevsimler

Şimdi azad olmuş bir bahar

Şehrayin endamında gül bakışlar

Paylaşamayız…

Bir çocuk bilmecesi olur her şey

Bil bilebilirsen bul bulabilirsen!.

Boşuna uğraşma nafile yorulma

Saliver kendini

Saliver ruhunu sonsuzluk kervanına

Nasıl olsa aynı… aynı sona koşarız

Zaman fark etmeden mekan ayırt etmeden

Efsunlu bir hece.. düşmeden dilimizden

Düşmeden dolansın ezelden ebede..

Essin ılık ılık içimize içimize

Dağılsın sisler ve dağılsın keder

Keder de bir kader..

Hu hu.. illaki..

Yaşar Beçene

Edebiyat Sohbeti

İnstagramda 25 Mayıs 2022’de yapılan Canlı yayında Cizlavet Kültür Sanat Platformu genel yayın yönetmeni Gökhan Bozkuş ile edebiyat araştırmacısı Nazif Özaslan hem Necip Fazıl Kısakürek’i vefat yıldönümünde andılar hem de Orhan Veli, Cahit Kulebi, Yahya Kemal, Nazım Hikmet gibi birçok şairi anarak şiirler okudular.

Herkes Mucize Olabilir / Emin Osman Uygur

Akşamüzeri bizim bahçeye davet ettim. Tanıştık. Biraz gündemden
işlerden bahsettik. Bir süre sonra bana hangi takımı tuttuğumu sordu.
Ben fanatik olmadığım için gayet sakin bir şekilde takımın ismini
söyledim. Yeni komşum birden irkildi. Nasıl olur, benim komşum bu
takımı nasıl tutar dedi. Şaşırma sırası bende idi ama konu üzerinde
çok durmadım. Aradan aylar geçti bir şekilde komşum ile samimiyetimiz
arttı. Bağ evinin bahçesi müsait olduğu için zaman zaman mangal yapıp
beraber bir şeyler yiyip konuşuyorduk.

Benim haftalık sohbetlerim vardı. Bir akşam onu da davet ettim. Geldi.
Sonra sohbetlere devam etti. O günlerde sohbetin olduğu akşamlar
önemli maçlar da oluyordu. Komşum bir gün bana, biliyor musun, maç
olduğu akşam beni kimse yerimden kaldıramazdı. Ben masamda bira,
yanında çerezlerim televizyon karşısında saatlerce otururdum. Ama bu
sohbetler benim bu alışkanlığımı yıktı. Ben de inanamıyorum. Ben
Allah’a hamd ettim, komşumu takdir ettim.

Aradan geçen zamanda komşum bir hastalık yaşadı. Bu arada rahatlamak
için İngiltere’ye gitti.  Bir süre orada kaldı. Geldiğinde hasret
giderdik. Bana çok etkilendiği bir olayı anlattı. Ben de çok
etkilendim. Orada yine sohbetlere devam etmiş. Sohbete gelenler
arasında bir İngiliz varmış. Merak etmiş ve onun hikayesini dinlemiş.

Ben çok içki içerdim. Hemen her gün sarhoş haldeydim. Bir gün akşam
üzeri eve dönmek için otostop çekiyordum. Bir araba durdu beni aldı.
Normalde bu kadar kısa sürede gidemezdim. Arabayı süren kişi beni
akşam yemeğine davet etti. Ben de kabul ettim. Meğer akşam yemeği
ramazan orucunu açmak için hazırlanan iftar sofrası imiş. O
insanlardan çok etkilendim. Çok farklı idi. İçimde bir huzur
hissettim. Merak ettiğim soruları cevapladılar. Aklım ve kalbim ikna
oldu. Müslüman oldum. Bu basit bir din değiştirme olayı değil,
hakikati görme idi. Gerçekleri öğrendikçe hayatım değişiyor,
güzelleşiyor, bir yandan da önceki hayatımdan pişmanlıklar duyuyordum.
Özellikle anneme ettiklerim beni çok rahatsız ediyordu. Param
bittiğinde gider ona bağırır çağırır zorla parasını alırdım. Ona hiç
saygılı davranmazdım. Artık beni görmek istemiyordu.

Bir gün kendimi hazırladım, anneme gitmek için yola çıktım. Güzel bir
çiçek buketi aldım. Kapıyı çalınca beklediğim cevabı aldım. Annem
içeri girmemi istemiyordu. Ben para için gelmediğimi ısrarla
söyleyince anne yüreği dayanamadı, kapıyı açtı. Bendeki değişimi
görünce inanamadı. Çok sevindi. Annemi ilk kez sevindirmiştim. Meğer
ne kadar kötülük etmişin ona. Ama artık hepsi geride kalmıştı. Annem
beni affetti ve inancıma da saygı duydu.

Her insan bir mucize olabilir değil mi? Hem her insan Allah’ın sonsuz
rahmetine mazhar olabilir. Bunu kendim için de ne kadar çok isterim.

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑