Kış soğuğunda uyuyup soğuk ılıman vakitlerde çiçeğe durdum. Bir gün kuru bir dalın kenarından hayata gözlerimi açtım. Tutunduğum dal benim evim, baharım idi. Havalar ısınınca; kış, karını can suyu yapıp damarlarıma katınca içimde bir coşku doğdu. Neşemi herkese duyurmak istedim. Kuru çalı halimle etrafta gezinen gözlere, ‘’Bak ben buradayım.’’ Demek istedim. Güneşin ziyası ile ısındım. Karın suyu ile doydum. Derken önce beyaz çiçek açtım. Soğuk ama ılık vakitte yavaş yavaş içten dışa pembeler saçıldı çiçeğimden. Allah’ım bu nasıl bir güzellikti böyle. Bu güzelliği taşımanın gururunu duyuyordum. Ben kuru bir dal parçası, tutunduğum koca dala bakıyorum o da kuru benim gibi. Sert ve çirkin görünüyoruz. Ama şu çiçeğin güzelliği bizim çirkinliğimizi unutturuyor hatta bizi sevdiriyor bile. Bu halime dilimde tesbih hamd ediyorum. Ben kuru dal parçası. Çiçek açtığımda göz alıcıyım, meyveye durduğumda ise çiçeğimin sapı olarak kıymet arz ediyorum. Gülgüllerin akrabası oluyorum ben de. Rabbim güzelliklerini hikmetle yaratıyor.
Güneş, sıcağı ile çiçeğimin kalbine işliyor. Al al doğuruyorum bir vakit sonra tazeciğimi. Kendimi daha şanslı addediyorum. Tazeciğim topraktan gelen su ve güneşin sıcağı ile besleniyor. Meyvem beslenip büyüdükçe benim heyecanım da büyüyor. Sanki ben mutlu oldukça o da mutluluğumla büyüyüp lezzetleniyor. Ben heyecanlandıkça çiçek ucumda meyvem de kızarıyor. Etrafa yaydığı kokusu mest ediyor adeta. Rabbim ne büyük bir makam vermişsin bana. Şu kuru, odunsu görüntümde bana insanın iştahını kabartacak bir güzellik taşıtıyorsun. Evvel isminin mazhariyetiyle şu gölgesinde serinlettiğin koca ağaç mükemmel programını yerine getiriyor. Ahir isminin mazhariyetiyle bir parçası olduğum şu güzel meyve ise koca ağacın bütün fıtri vazifelerinin içeriğini taşıyor. Ademoğlunun bildiği, isimlendirdiği bin çeşitten bir tanesinin kuru sapıyım. O kadar anlattım meyvemi de, çiçeğimi de; bir ismini vermedim. Eskiden Alma idi sonradan Elma.
Mis kokulu meyvem ile yollar aştık. Elden ele gezdik sonunda rızkında yazılmış olana kavuştuk. Meyvem rızıklanacak olanın canına can olurken benim yolcuğum daha bitmemiş oluyor. Kuru dal parçasının ne tadı var ne de yenilebilir bir hali. Bir adım kalıyor geriye ‘’Alma Sapı’’. Artık atık hükmündeyim. Topraktan gelmiş ve sonunda ona dönüyorum. Toprak olunca adım da kalmayacak.
Derya Hekim
Bir Cevap Yazın