Tomurcuktan yaprağa yolculuğudur insanoğlunun yaşamak. Ağacın dallanıp budaklanması, yeşerip pullanması, çiçeklenip solması bu hayat sergüzeştinin basamakları… Çiçek çiçek, yaprak yaprak kemale varmak; engelleri, imtihanları, beklenmedik sürprizleri ermiş bir gönülle, beklenen birer misafir edasıyla karşılamak.. Baharda-yazda, karda-kışta, fırtınada-yağmurda, mutlulukta-hüzünde, bayramda-düğünde kısaca acısıyla-tatlısıyla bir seyahat…
Ne durdurmak mümkündür zamanı ne geri getirmek yarını..
Ne yitirilen bir canı ne de dünde olanı..
Güneşini kaybeden geceye mahkum; geceyi gafletle geçiren güneşe mahkum.. Güneşi de geceyi de bulamasaydık ne çekilir ne dayanılır bir hayat olurdu. İkisi de ne güzel nimet.. Güneşten habersiz her gün karanlık, güneşle geçen her gece apaydınlık.. Bereketli günler akşama kavuşurken; dopdolu geceler güne erer.. Ömür günlerini yaprak yaprak döküyor, kopan her yaprak toprağa ömür oluyor. Günlerin getirdiklerini geceler götürüyor. Hayata hasret toprak, hayat özlüyor canlanmaya yaprak bekliyor.
Fırtınalara meydan okuyan gençlik; ne çabuk geçtin daha dün bir gençtin..zaman bu kadar mı hızlı bu kadar mı amansız! Kıymeti bilinmeyen değerli zaman nasıl da uçtun..Hesapsız,değersiz geçirilen gençlik şimdi siteme,hüzne,kedere, besteye nakşolmuş.. mazinin eskimiş, unutulmuş, renkleri solmuş bohçalarında, ihtiyarlığın vefasız sabahında.. Zamanı durdurmanın, günü bekletmenin, geceye hükmetmenin zorluğuna bu beklenmeyen sabahta uyanmak.. Ve nasıl da acı, derin ve uzak hayallerin gerçeğe dönüşememesinin inkisarını yaşamak, bu her şeyin mümkün olabilirdi gerçeğine rağmen.. Ölüm ömürle kol kola zamansız, bilinmez hangi yolla, nasıl bir durumla bekliyor, bekletiyor..gelip namları, unvanları, makamları unutturuyor..Yağmura, bahara yakışan gözler, toprakla doluyor, toprakla doyuyor..
Bugünü dün etmeden günü bilmek; dünü anlamak için kaybetmemek.. Yarından bir şey beklemeden bugüne bir şey vermek.. Bir suyun, bir köyün, bir denizin, bir harabenin, bir yolun veya bir mezarın kenarına oturup ömrünün geçişini seyretmek… Durdur, değiştir yarın gelmeden, avuçtaki zaman erimeden.. Baş akıllanır zaman kalmaz..yaş kemale erer ömür yetmez. Destanlarla doldurulacak kadar uzun bir hayat; doyulmayacak, yetinilmeyecek kadar kısa..
Kiminde bitmez heyecan dolu bir roman, kiminde entrikalarla geçmiş kısa bir hikaye, kiminle unutulmayacak hep hatırlanacak bir şiir, kiminde hafızalara kazınmış üç beş mısra, kiminde ne ses ne seda ve kiminde sadece acı bir veda…
Korkma kısalığından ömrünün; sonsuzu da var onun..
Akıp gidiyor ömrümüz bir sevda, bir dava, bir dünya, bir umut veya bir hiç uğruna..
İsmail Tunç
Bir Cevap Yazın