Güneş’e Tutku / Derya Hekim


Kış, kar, yağmur ve çamur… Batık her yer. Ayakkabılar çamur içinde renk kaybediyor. Pantolon paçaları da nasipleniyor bu durumda haliyle. Sabah kırağı kesmiş yollar yağmur damlaları ile katları açılıyor. Derken her yeri bir çamur kaplıyor. Bu kadar çamur deryası bıkkınlık veriyor bazen. Okula giden çocukları izlerken cız ediyor insanın içi. Fazla merhametten olsa gerek az daha vakitlice ders saati koysalar diyorum.  Sabahın seherinde; soğukta, ayazda, elleri ceplerinde yol boyunca ip gibi diziliyorlar.  Rızk peşinde her canlı bir öğrenciler değil ki seherde yollarda olan. Ortalık sürüngenlerle dolu. Her adımda üzerine bastığım var mıdır acaba diye düşünmeden edemiyorum. Şafak daha yeni atarken her birini görmek mümkün olmuyor ne yazık ki. Böyle söyleniyor olsam da seher de açılan rahmet kapıları zihnimde tüm aydınlığı ile ilahi hediye oluşunu hatırlatıyor. Dilimdeki lakırdılar tövbe ile temizlenip şükürle süsleniyor.

Yağmur suyunun temizliği ve tazeliği ile gelen doğumları görmemek için gözlerimi sımsıkı kapayan cahilliğime kızıyorum. Seher vakti güzellikleri görmeyip soğuk havaya söylendim. Gün doğup ışıldayınca seherde fark edemediğim eşsiz parçalar karşısında pişman oldum. Kara kış deyip soğuğun çetinliğine kızarken bu soğuğa rağmen baharın müjdecisi gelmiş. Etrafta nazenin bir başkaldırışı var ki görülmeye değer. Karşısında durup izlemenin ruhumda uyandırdığı sevinci tarife kelimelerim yetmiyor. Öyle ki hayranlıkla izlerken geçen zamanı üşüyen parmaklarım haber verdi.  Nazlı bir gelin gibi toprağı kaplayan kar ile beslenip güçlenen güzelliğin nazlı nazlı süzülüşü karşısında büyülenmemek elde değil.

Karın ve soğuk günlerin armağanına hayran olmamak için gönüllü kör olmak lazım. Güneş tutkunu bu güzel, zorluklar karşısında vazgeçmemenin örneğidir. Kışın çetrefilli oluşunun ardından gelen baharı müjdelemesinden ötürü ne yaşanırsa yaşansın geçeceğini hatırlatır. Kışın üşüyen ellerimi, ayakkabısız çocukları görünce içimdeki sızıya ‘’Geçiyor işte, her şey elbet bitiyor. Bak baharın müjdecisi gelmiş.’’ diyorum.  Kar kimine oyun eğlence iken kimine dert tasa oluyor. Bahar herkeste enerji ve sevinç doğuruyor. Cemrenin havaya, suya, toprağa düşmesi ile gelen sıcaklık dertlerdeki buzu da çözüyor bir nebze.

Güneşe olan aşkı ile tanınır kara kafa tutan güzeller güzeli. Güneşe öyle büyük bir aşk beslermiş ki güneş ışıltısını yayarken duramazmış. Toprak, bağrında yetişen tohumunun solmasına gönlü el vermese de aşkının önünde duramazmış. Olanca gücüyle toprağı aşıp karın üzerinde nazlı nazlı süzülürmüş. Başını yavaş yavaş kaldırırmış.  Güneş ışıdıkça gönülleri mest eden güzelliğini serermiş önüne.  Karın inatçı güzeli canından olsa da güneşe olan tutkusundan vazgeçmez imiş. Karı delip gelen güzele KARDELEN demişler. Güneşin ısısı yetişmese de kar güzeline, kara topraktan ışığını sezermiş. Böylece Kardelenler Güneş’e açar olmuş.  İnsan da gönlüne dokunana açıyor. Gönlünü açtığı vefasız ise kuruyor, küsüyor. Kışın soğuğunda kalmışçasına.

Derya Hekim

Yorum bırakın