Bakarsın Bazen / Gökhan Bozkuş


Bakarsın bazen…

Ellerini üst üste koyarak karnına doğru, seninle birlikte bir yerlere giden insanlara.

Trende bakarsın, otobüste ya da sokakta. Ayaklar yürür seninle, gözler akar nehir gibi; eller, parmaklar ve derin bakışlar…

Filmlerde ya da gerçek hayattan insanlara bakarsın. Bir tiyatro oyunundan ya da hayatın tam ortasında bir haberin içinde, haberi sunan ya da haber olan olarak bakarsın. Şiir olan ya da şiir okuyan, hikaye olan ya da hikaye anlatan olarak bakarsın.

Bakarsın bazen…

Bir avuç büyüklüğünde bir alana birkaç oyuk ve sert bir kemik üzerine farklı renkler içinde farklı dünyaları olan derilere bakarsın. Ve gözleri birer pencere olan o evlere. Bakarsın ve bazen de sıfatlar takarsın. Bitkilere benzetirsin bazen de hayvanlara. Aslan dersin, köpek dersin ya da bülbül, baykuş, tilki, güvercin. Bakarsın ve bir hayvana benzetirsin onları.

“Herkes bir sebep buluyordu,
Herkes bir özür buluyordu,
Herkes bir kaçamak buluyordu,
Hatta herkes zeytinyağı gibi üste çıkıyordu

Gergedanca konuşuluyordu” diyen Sevgi Soysal gibi bazen de gergedan olarak bakarsın. Fransız yazar Eugene Ionesco’nun oyunuyla bakarsın bu sefer çevrendeki gergedanlara. Bedenleri kocaman,  başları kocaman ama gözleri minik minik olan gergedanlara. Başlarının tam ortasındaki boynuzla dünyaya bakan ve her olayı her nesneyi o boynuzla tasvir eden gergedanlara. Ve haykırırsın içinden “Benim adım Berenger; ben gergedan olmayacağım, ben ağlayanlara kayıtsız kalmayacağım, ben bu ruhsuzluğa teslim olmayacağım” diyerek etkisinde kalırsın bu oyunun. Böcek olarak uyanan hayali karakter Gregor Samsa’dan sonra  bu sefer de Berenger’in feryadı olursun.

Gergedanlaşan insanların sana bıraktığı yorgunluk ve hislerle ellerini burnuna götürür ve gözlerine dokunursun.

Bakarsın bazen

Aynaya ve ben insanı arıyorum. İnsan…
Ne böcek olmak ne de gergedan
Ağlayanlarla ağlayan
Dertlenenlerle dertlenen bir insan…

Sonra Mısrî’ye kulak verirsin

Nâdanı terk etmedin yârânı arzularsın,
Hayvânı sen geçmedin insânı arzularsın.

“Men arefe nefsehû fakad arefe Rabbehû”
Nefsini sen bilmedin Subhânı arzularsın.

Sen bu evin kapusın henüz bulup açmadın,
İçindeki kenz-i bî-pâyânı arzularsın.

Taşra üfürmek ile yalunlanır mı ocak,
Yönün Hakk’a dönmedin ihsânı arzularsın.

Dağlar gibi kuşatmış benlik günâhı seni,
Günâhın bilmeden gufrânı arzularsın.

Cevizin yeşil kabını yemekle dad bulunmaz,
Zâhir ile ey fakîh Kur’ânı arzularsın.

Şarâbı sen içmedin sarhoş u mest olmadın,
Nice Hakk emrine fermânı arzularsın.

Gurbetliğe düşmedin mihnete sataşmadın,
Kebab olup pişmedin büryânı arzularsın.

Yabandasın evin yok bir yanmış ocağın yok.
Issız dağın başında mihmânı arzularsın.

Ben bağı ile bostanı gezdim hıyâr bulmadım,
Sen söğüt ağacından rummânı arzularsın.

Başsız kabak gibi bir tekerleme söz ile
Yunusleyin Niyâzi irfânı arzularsın.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: