Nemli mavi gözleri vardı çocuğun. Birkaç damla yaş, yanaklarında hüzün buseleri kondurdu. Dudakları titriyordu. Başını öne doğru eğdi.
-“Babamı ve annemi kaybettim” dedi.
-“Nehri geçemediler mi” diye sordu Yunan asker.
Dudakları mor kesilmiş titreyen çocuk, gözyaşlarını burun ve dudaklarından sildi.
-Bot su almaya başlamıştı. Ben boğulmayayım diye atladılar bottan.
-Ne yapacaksın şimdi annesiz, babasız?
Ağlamaya devam etti kısa boylu sarışın çocuk.
-Allah’tan başka kimsem kalmadı. O, bana sahip çıkacak.
Yürüdü ve sahilin yüzüne hışımla çarpan dalgaların içine oturdu korkmadan. Gözyaşlarını sildi. Bir ümitle beklemeye koyuldu. Gelmedi ve gelmeyecekti annesi ve babası. Döndü yüzünü geldiği yere doğru. Türkiye’ye…
Dudakları titredi yine, gözyaşlarını tutamadı. Ve tonlarca ıstırabın yükünü taşıyan mor kesilmiş dudaklarından bu dize döküldü:
Annemi ve babamı benden zalimce alan
Kalp kırmayan ruhuma kor ateşini salan
Gözlerini kapatıp zalim sözüne kanan
Zulmün kaktüslerini affetmeyeceğim ben
Bir Cevap Yazın