Silme gözyaşlarını;
Yeşerir belki bahar yeniden bahçemizde,
Dikenler sarmaşığa döner kelepçemizde,
Bir sabah ufuklara çevir bakışlarını.
Silme gözyaşlarını;
Hüznün tarihler boyu en yanılmaz tanıktır,
Çilelerle yoğrulan âhın kordan yanıktır,
Sûr gibi çınlat gökte o haykırışlarını.
Silme gözyaşlarını;
Hanidir yağmurlarla buluşmadı bu toprak.
Dalına yapışarak bir su bekleyen yaprak,
Çiçeklenir de sona erdirir kışlarını.
Silme gözyaşlarını;
Süzülüp yudum yudum çağlasın içe doğru,
Kucağında garipler yatan Meriç’e doğru…
Sınırlar boyu uçur yusufçuk kuşlarını.
Silme gözyaşlarını;
Zindan zindan göverir yarınların çocuğu.
Karanlıkta başlayan bu hayat yolculuğu,
Fecre doğru emekler avlunun taşlarını.
Silme gözyaşlarını;
Parmaklıklar gerili sevdânın ortasında.
Ellerin bir demirden kapının arkasında;
Ölçüyor pencereden, göğün karışlarını.
Silme gözyaşlarını;
Sürgünlüğün bir acı tat bırakır dilinde.
Kimsesiz diyarlara can üfleyen elinde,
Filizler çekirdekten çıkarır başlarını.
Silme gözyaşlarını;
Ne kirpiklerin solsun ne yanağın kurusun.
Sen gözyaşın kadar saf, kalbin kadar durusun;
İsyan türküsü yakma, çatıp da kaşlarını.
Silme gözyaşlarını;
Damla damla ağarır belki bu solgun akşam.
Tahammül mevsiminde gül deriyorken yaşam,
Takvimler yele versin artık telaşlarını.
Silme gözyaşlarını;
Onlar yazdı tarihin düşlediği öyküyü.
Bitireceksin bir gün, başladığın türküyü;
Dört yandan duyacaksın mutluluk marşlarını.
Bir Cevap Yazın