Bir dönem Mardin’in varoş bir Mahallesi’nde öğretmendim. 2 öğrencim vardı. Seher ve Nurullah. İkisi de madden çok fakirdi. Seher gün ışıltısı saçan, yolu gözlenen bir öğrenci idi. Belki de en güzel kıyafeti önlüğü idi. Başka da doğru dürüst bir kıyafeti yoktu. Okula öyle bir hazır gelirdi ki, 3 yıl boyunca, ne önlüğün ütüsünde bir karışıklık, ne Yakası’nda bir yana kayma, ne kurdelesine bir yanlış ilmek ne de defterlerin herhangi bir sayfasında bir katlanmışlık görmedim. Düzenin kitabını yazıyordu. Elinde olan her şeyi en güzel şekilde kullanıyordu. Nurullah 7 yaşında 1. Sınıf öğrencisiydi. Öyle bir bakışı oturaklı bir duruşu vardı ki, sanki kırkını aşmış olgun biri gibi, karakterli mi karakterli, gayretli mi gayretliydi. Okuma yazmayı nasıl öğrendiler hatırlamıyorum bile. Sanki bilinmez bir diyar da her şeyi öğrenip tastamam okula geliyorlardı. Benim onlara katkım yollarına çıkabilecek farklılıkları trafik işaretlerinin yaptığı gibi yönlendirerek geçmelerini sağlamaktı. İlkokul 3. Sınıfta idik. Ortaöğretim Türkçe öğretmenimiz Sadık Bey okul içi bir şiir yarışması düzenleneceğini, istersek sınıfımızdan da eserleri yollayabileceğimizi söyledi. O 4. Sınıf ve yukarısını hesap etmişti. Deneriz dedim. Sınıfta duyurdum. Konunun önemi yok, her konuda yazardı çocuklarım. Onlara güveniyordum. Bir öğretmenin özellikle yapması gereken şeydir bu. Çocuklarına güvenmek, onlarla gurur duyduğunu onlara hissettirmedik. Sınıf içi yarışmamız çekişmeli geçmişti. Birkaç eser yolladım. 1-2 hafta sonra sonuçlar açıklandı. 2 ve 3. bizim sınıftan çıkmıştı. Sadık Bey “aslında hocam 1 ve 2. idi ancak Ortaokullara ayıp olmasın diye birinciyi onlardan seçtik demişti. Bir çocuğun önünü kadar açarsan o kadar verim alırsın. Ne kadar güvenirsen O’da o kadar ürün verir. Kızarak, bağırarak, döverek, hayallerini baltalayarak bir yere varamazsınız. O iki kişi kim miydi? Tabii ki biri günümü aydınlatan ferahlatan Seher’im, diğeri kalbimi nurlandıran Nurullah idi. Ne çok özledim onları. Keşke şimdi bilsem neredeler ne yapıyorlar. Şu anda kimleri aydınlatıyorlar? Sistemin acımasız çarkları onları da ezdi mi? Özlemiyor muyum, özlüyorum tabii ki. Onlar her dönem karnelerine “iyi ki varsınız, iyi ki benim öğrencimsiniz” yazdığım onlarca öğrencimden sadece ikisi idi.
Göz Nurlarım / Fehmi Acat

Bir Cevap Yazın