Uzaklığın koynunda üşüyorum. Kollarımı bedenime dolamak yalnızlığımı tanımlamaktan başka bir işe yaramıyor. Aklımda binlerce kelimenin doğurduğu karmaşa içimde yarım kalmış nicelerim var.
Söylemek için neyi bekler ki insan? Bekliyor işte. En çok konuşmak istediği anda susuyor. İçinde kalmış binlerce hisle susuyor. Bağırarak susuyor. Öyle susuyor ki içinde çiçeklenen nice heveslerini de solduruyor. Ah bir söylese belki kalbi bir çift kanat bulacak. Uçsuz bucaksız gülistanlarda dolaşacak. Keşfedilmeyen sırları keşfedecek.
Kelimelere dökülmemiş her duygu üzeri kapatılmış volkan olmaya mahkum ediliyor. Bazen kaynayan yürekten bir iki lav taşsa kelimler kendi akışında meydana gelse nedenli tesirli olabileceğini o kelimenin ağırlığından anlamak mümkün olurdu. İnsanın aklında en çok kalan ise yanında iken sevgiliye söylenememiş sözleri oluyor. Şimdi olsaydı karşılıklı çayımızı yudumlarken gülüşüne hayranlığımı anlatırdım. Yanımda iken dokunmayı bırak bakmaya kıyamadığımı söylerdim. Uzak olduğum her anında bunları söylemek için ezber etsem de kendime, dilim tutulur karşısında. Susar sesini her an duymak için yerli yersiz seslenişimi söyleyemeden öylece bakardım yüzüne. Aynı çatı altında olmanın verdiği huzuru tarif edemez de çeşitli yemekler yapardım. Aynı havayı solumanın tarifsiz huzuru ile kalbimin kanatlanması için varlığından doğan mutluluğum acıyla yoğruluyor sanki. Anlıyorum ki mutluluğunda olgunluğa ulaşması için merhale kat etmesi gerekiyor. İçime içime işleyen nice hissiyat gibi sevdanın da adım adım doğrulması gerekiyor. Oysa çocuksu haliyle bile sevda çok kıymetli. Çocuksu haliyle çok sakar oluyor sevdalar. Dünyanın dönüşünü durduracak cesareti bulabiliyor kendinde. En delice halinde iken en çok utandığı vakitleri yaşıyor. Bir çocuk masumiyetinde çağlarken sevdamız söylenmemiş sözlerimizle yaralanıyor.
Ve aşığın başını kaldırıp göğe yükselmesi için sevdanın bağrında yanması gerekiyor. Ancak o zaman lâl olan dil benliğe takılmadan konuşur belki. Eksiksiz, yıkmadan dökmeden kendini anlatır. Hem de öyle bir anlatır ki kalpten kalbe yollar inşa edip köprüler kurar. Ömürden bir yaş daha geçerken yarım kalmış sözlerimiz için, dile gelemeden yutkunulmuş hisler için söyleyemedim diyerek geç kalınmamalı.
Derya Hekim
Bir Cevap Yazın