Hicret ruhta ufukta, dâr-ı gurbet burası,
Ruhumuz pervâza râm, yok yerinde durası.
Yoluna vurulmuşuz, yolu boynu kim vura,
İçmişiz Yâr elinden, ölümsüzlük cur’a’sı..
Ucuz mu sandın düşmek, çilekeşler ardına,
Ayak altında diken, vurmak yolun sarpına,
Kuyular, kul pazarı, girmek nefis harbine,
Liste liste çileden, bir cennet faturası..
Öyle bir hicret ki bu, dönüşsüz göçülecek,
Herkesin ettiğinden, ederi ölçülecek,
Kimi gökçek kiminin, perçemi pörsüyecek,
Ne bahis var ne kura, ne de yazı turası..
Kimi dakik uyanık, keyfinden sızan sızdı,
Burada serkeş ömür, ötede hazansız mı,
Hep mizan şu kâinât, ötesi mizansız mı,
İki yanı bileyli, adalet usturası..
Göç dedik şakası yok, bu göçün ardı ebed!
Kimi aldı sağından, kimine düştü kebed,
Hani Hakk’tan zâlime, beddua vardı Tebbet,
Kork ey Leheb tıynetli, nâr yüzüne vurası..!
Tahsîn-i Kelâm
Bir Cevap Yazın