selam ederim
koparıldığım okyanus
tuzun sinmiş üstüme bin kere
yıllardır doyasıya yüzdüğüm
şimdi kavanozun içinde
anladım doyulmazmış
doymamışım
anemonlar, mercanlar, süngerler
ve lacivert
resifine bağımlı palyaço balığıyım
nasıl toplanmış hepsi bakışına
sana bakmak sınırları aşmaktır
ay olmasa
gün doğmasa
yine parlarsın
tek damlaya toplanan okyanus
sende kaybolmam için uzun bir an gerekli
aramızda camlar
demirden kavanoz nasıl kırılır
anlıyorum şimdi saniyeler ne kadar değerli
yazın ortasındayız
buzdağıdır yatağım
selam ederim
renklerin ormanı
kır çiçekleri, dağ kırlangıçları, sırlı yapraklar
ve yeşil
nefesinde kavakların hışırtısı
yanaklarında musonlar
beraber taşalım yorgun deltadan
yeniden toprağımıza beraber karışalım
tropik böceğim
orta yerinde renklerin
kamufle olmak ne güzel dallarında
hafiften esinti çıksa sürüklenir giderim
göç bilmem
tutunup köklerine sımsıkı
taze kor eritiyor maddeyi
bari gölgende konaklayayım
pürüzsüz çölümsün
üstünde eserek dolaştığım
durulurum ücra bahçenden öpmeye geldiğimde
hurmalar, kuyular, gür üzümleri
ve sarı
sürekli tepelerin yeri değişir
izini sürerim
ufalanır kum olur bakışlarım
selam ederim
rüzgarla yanağıma düşen koku
alem uykudayken yönümü sana çeviririm
öğlene doğru pencerenden sözlerin karışır havaya
geceleyin iki ıslak sözün adresi buluşu
ciğerime dolarken şeffaf mektup
uyanıkken uyanırım
selam ederim
hayallerimin engin uzayı
şu yıldız hala yaşıyor mudur acaba
gecenin kör vaktinde dip kuyudan baktığım
sen de bakıyorsun eminim aynı anda o yıldıza
ılık derelerdir çenemden damlattığım
yağacak yeri olmayan bulutlar kadar iyi
sürekli şikayette mızmız adamın tekiyim
suçum varsa bedenim peş peşe asılsın
şükredelim kır çiçeğim
vardır perdede hayır
boş ver şimdi bunları
sen nasılsın
Bir Cevap Yazın