Yine Gel / Kübra Aydın


2 senenin ardından seni görmenin heyecanıyla uyuyamadım bütün gece. Sabah olsa diye dakikaları hatta saniyeleri saydım durdum. Bir sağa bir sola döndüm. Yatak demirdendi sanki. Kalbimde kavuşmanın heyecanıyla korkunun, telaşın ağırlığı vardı. Hayatımda hiç izlemediğim saçma dizilere başladım sabah olsun diye. Kitap okuyamazdım çünkü kafamda binbir düşünce savaş halindeydi. Hava usul usul aydınlanırken uçağın ineceği saate de 2 saat kalmıştı. 2 yılın sonunda 2 saat neydi ki? Ah insan öyle sabırsız ki…. Yerimde duramadım. Kahve makinesinin hoyrat sesine kahvenin baskın kokusu eklendi. Biraz oyaladı işte beni. Çocuklar uyanacak birazdan. Seni sadece telefonun ekranından tanıyan çocuklar seni canlı kanlı görünce ne yapacak acaba? Zihnimi biraz da bunlarla meşgul ettim. Evet kapı çaldı sonunda. Ne hissedeceğini şaşırmış duygular kalabalığının içinde başıboş kalmış gibi koridorda gelip gittim. Artık merdivenleri ağır ağır çıkıyordun. Eski telaşlı halinin yerini sükunet almıştı şimdi. Hem mecburi bir sükunet hem yaşanmışlıkların verdiği yorgunluk. Ama gülüyordun işte karşımda gözyaşlarının bu sefer sevinçten aktığına bende seviniyordum. Yine kaldım öylece ne ağladım ne sevinç çığlığı attım. Sarıldım sadece sımsıkı sarıldım. Bir daha yüzüne karşı “annem “ diyebileceğime olan ümidim beni terkettiğindendir mi bilinmez kaldım sadece “tekrar hoşgeldin anne” diyebildim. Tekrar hoşgeldin evime, hayatımıza. Bu sefer bir savaşçı edasıyla ama galibiyetin mağrurluğuyla karşımdaydın. Tanıdığım en güçlü kadın sendin. Kanser bedeninden çok şey götürmüştü. Saçların yoktu artık. Kaşlarında. Zayıflamıştın. Hem de çok fazla. 32 yıllık ömrümde en iyi tanıdığım insan, yüzünü ezbere bildiğim insan değişmişti işte… Ama en çok içimi ezen gözlerinde saklamaya çalıştığın yorgunluktu. Acıydı. Acı çekiyordun. İçinde bir garip mücadele vardı seni hem iyi eden hem kötü… olsun karşımdaydın ya işte. Yine diz dize oturmuştuk ya. Çocukların sevinci sana kendi elleriyle hazırladıkları yatağın. Yatağını hala kaldırmadım. Sanki gidişini kabul etmek istemiyorum.

Çaresizlik, geçen 2 yılı özetlediğimde tek aklıma gelen kelime. Telefon etmiştiniz 2 yıl önce sen gülüyordun babam ağlıyordu. Babamı en son ağlarken beni polisler alıp götürdüğünde görmüştüm. Ne oldu dedim. O kadar hoyrat bir habersizlikti ki bendeki. Ne bir ay öncesinden başlayan teşhis sürecinden haberim vardı ne yaşadığınız acılardan. Uzakta olmak ne demekmiş o an anladım. Uğultu gibi söyledikleriniz kulağımda garip seslere dönmüştü. Kansermişsin çok ilerlemiş hemen o gün hastaneye yatacakmışsın. Kemoterapi, ve daha bir sürü şey. Telefonu kapattım. Ne diyecektim ki ben şimdi. Normal zamanlarda da çok konuşan bir insan değildim. Hep kızardın bana başkalarının kızları anneleriyle uzun uzun konuşurmuş. Ben konuşmadan anlaşmayı sevdim hep anne. Sessizlik bir sığınaktı benim için. Yine saklanmak istedim kimse görmesin istedim ağladığımı. Saklanamazdım artık yatak altlarına. Bende anneydim artık. Kocaman olmuştum. Ama çocuk yüreğim çığlık çığlığa bağırıyordu içeride bir yerlerde. Ya bir daha göremezsem ya bir daha dokunamazsam sarılamazsam. Telefonda bile sesini duyamazsam. Kim kim olacaktı şimdi yanında. Nasıl geçecekti bu sancı? Ömür boyu kalbim mi ağrıyacaktı artık. Buraya geldiğimden beri sürgün dememiştim adına. Şimdi anlıyordum sürgündeydim ve iliklerime kadar mülteciydim. Gelemezdim, sarılamazdım görünmez prangalar vardı ayaklarımda. Arabaya bindim öylece sürdüm. Nereye gittiğimi bilmeden sanki yolun sonu sana çıkacaktı. Kayboldum hem acziyetimde hem yağmurda. Kabullenmek istemedim. Doktorlar ümit vermiyordu. Kendi kulaklarımla duydum. Beynim bu sefer kalbime sözünü geçiremiyordu. Sakinleşmiyordu. Çalan her telefonda bir güvercin gibi kanat çırpmaya başlıyordu. Göğüs kafesimi delip çıkmak istercesine. Günler geçti sen gücünle herkesi doktorları bile şaşırtırken ben uykusuz gecelere hapis olmuştum. Sanki uyursam beni bırakıp gidecektin. Geçen 2 yılda itiraf ediyorum en çok aralıksız uyumayı özledim.


İşte şimdi yanımdaydın. Ben bu günlerin hayalini bile kuramazken sen canlı kanlı karşımdaydın. Doktorun 1 ay izin vermişti. O kadar kıymetliydi ki her saniye. Ama bakamıyordum gözlerinin en içine. Sanki bakarsam görecektin acılarımı. Acıtmak istemiyordum bir de ben canını. Her anını adım adım izledim, gece uykunda nefesini dinledim. Rolleri değişmiştik artık ben senin üzerini örttüm geceleri. Yeni çıkan saçlarını sevdim tek tek. Kokunu çektim içime doyasıya. İnsan kaybetme korkusuyla burun buruna gelince anlıyormuş sevdiğinin kıymetini. Giderken sen ağladın ama ben yine sustum kaldım. Gidenlerin ardından el sallamak düşmüştü payıma.İşte şimdi yine kaleme sığındım.

Yine gel anne. Yine getir bana kardeşimin, babamın, memleketimin kokusunu. Ben gelemiyorum ama sen yine gel anne…

Kübra Aydın

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: