Bîhaber ve Kervankıran /Ekvatorlu Süleyman Halidoğlu






BÎHABER GAZELİ

Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ i lün


Kus-i rihlet çaldı mevt ammâ henüz cân bî-haber,
Asker-i a’zâya lerze düştü sultan bî-haber.  

Günde bir taşı binâ-yı ömrümün düştü yere,
Can yatar gâfil, binâsı oldu virân bî-haber.  

Dil bekâsın,  dost fenâsın istedi mülk-i tenim,
Bir devâsız derde düştüm ah ki Lokmân bî-haber.  

Bir ticaret kılmadan ben nakd-i ömr oldu hebâ,
Yola geldim lâkin göçmüş cümle kervân bî-haber.  

Çün “gel” oldu yalnız girdim yola tenhâ garîb,
Dîde giryân, sine büryân, akıl hayrân bî-haber.  

Azığım yok,  yazığım çok yolda türlü korku var,
Yolum alırsa n’ola ger div vu şeytân bî-haber.  

Yol eri yolda gerektir çağ ve çıplak aç u tok,
Mısrıyâ gel dedi sana çünkü canân bî-haber.  

Çok çarpıcıdır bu gazel…

Divan Edebiyatı üstadlarından, Hak Dostu Niyazî Mısrî’nin bîhaber redifli gazeli ehline malum şaheserlerdendir. Şairin samimi ve manevi derinliği aruza vukufuyla buluşunca anlamadan okuyanların bile farkedebileceği mükemmele yakın bir ahenk ile başını döndürür insanın. Hele mana derinliğine ve ona hizmet eden edebi sanatlara bir şerh vasıtasıyla olsun dikkat kesilenleri mest eder, hayran eder.

Divan Edebiyatı muazzam bir deniz.
Burada gazelin uzun ve derin şerhine girişmeyeceğiz. Yetkin kalemler istifademize yeterince sunduklarından biz, meraklıları onların eserlerine havale ediyoruz. O kalemleri yutan eller; ilmi ve sanatsal, samimi heyecanlarla o eserleri ,şerhleri okuyan gözler dert görmesin.

Bununla birlikte, Hazret-i Mısrî ilginç bir kompozisyon sunuyor nazarlarımıza: İlk iki beyitle bir hal-i pür melali zikrediyor. Kendi şahsında beşeri bir melali…

“Neden düştün bu hallere ey yüce Üstad?” diye soranlara da kalan beyitlerle bu melalin sebeplerinden, insanî sehivlerden, pişmanlıklardan, günahlardan dem vuruyor. Ve bu demi “Yol-Yolcu-Yolluk-Yolculuk-Kervan-Yol Adabı, Erkanı-Kervandan Ayrılmama- ekseninde öyle istiare ve teşhis ve daha nice sanatları, nazmına letafetle derc ederek koyulaştırdıkça koyulaştırıyor. Duyulması lüzumlu bir endişeye, bir teyakkuza sevk ediyor okuyanı.

Hazreti, rahmet ve alkışlarla yad ederken geçenlerde bir şiire daha rast geldim ki bu işin, bu yolculuğun Mısrî’nin yazdığından da çetin olduğunu haykırıyordu.

Kervankıran…


nasihat en büyük rehbermiş meğer
rehbersiz yollarda kalır yol tutan
imanı yoldaşı olmazsa eğer
tuzağa düşürür bir kervan-kıran
aldanma önünde sahte ışığa
yüreğin göğsünde olsun parlayan
umudu yitiren deli aşığa
pranga vurdurur bir kervan-kıran
gözün ufka baksın umudu ara
gönlünü doldursun nurlar’dan akan
umut yoksa gece olur kapkara
yolunu karartır bir kervan-kıran
sabırla rabb’inden muradın dile
hiç kaybetmemiştir o’na yalvaran
zincirler elini bağlasa bile
şaşırtamaz onu bir kervan-kıran


Şiiri okuyunca Değerli Dost, hünerli edip Mehmet Karadayı, Niyazî Mısrî’nin diktiği endişe ve teyakkuz bayrağını resmen yerinden sökmüş ve işi daha ilerilere götürmüş!!” hissine kapıldım.

Günümüzde belki iki yüzyıldır süregelen fikrî çalkantıların doğurduğu marjinalleşmelere, çeşitli çarpık ve çarpıtıcı saiklerle grup, kitle, cemaat, camia ya da franksiyon halinde hatta genel bir toplum olarak topluca düşülen, düşürülen yanlışlara, facialara işaret ediyor bu şiir.

Mısrî diyor: “ Kervandan ayrılma; mazallah yolda kalır, kurda kuşa yem olursun!”
Karadayı da diyor ki:” O kadar kolay değil. Bir Kervana dahil ol ama ona da pek güvenme, dikkat et, helakete topluca düşme riski de var !!!

“Aman etme, eyleme Karadayı, sen ne diyorsun, biz ne yapalım şimdi!” der gibi oldum birdenbire…

Kervankıran bir yıldız… Kutup Yıldızı’na çok benzeyen, ama kendisine uyanları bambaşka bir istikamete gönderen yanıltıcı, yön şaşırttıran, tabiri caizse yalancı bir yıldız.

Bir yolcu var, yolu şarırıyor, kervana ihtiyaç duyuyor.

Bir kervan var, güven duyulan.. gidiyor ama yolcusunun zararına bambaşka bir yere götürüyor. İnsana istikametini şaşırtıyor.

Bir de bir yıldız var, kervanların itimat ettiği, kendisine göre yön belirlenen ama kervanı bir bilinmeze yönlendiriyor, kervanın yolcunusunun yönünü şaşırttırıyor.

Yolcu: Zaten şaşkın, garip; şaşırıyor.
Kervan: Yolcularını şaşırtıyor.
Kervankıran: Şaşırttırıyor… Kervanlara yolcularının yönlerini şaşırttırıyor.

(Türkçe’nin şu müthiş gramerine, her türlü kavramı karşılamaya elverişli sondan eklemeli yapısına acayip meftunum, laf aramızda büyük aşk yaşıyorum. Ama ilan-ı aşk bir başka yazının konusu olsun. 🙂

Şaşıran şaşırana…
Şaşırtan şaşırtana…
Allah korusun, kaybolan kaybolana…

İşte Karadayı diyor ki; dikkat edin Karvankıranlar’a…
Bütün fecaatların müsebbibi Kervankıranlar’a dikkat edin.

Gökbilimciler ne der bu yıldız hakkında pek bilmem ama sevgili Karadayı hiç de müsbet konuşmuyor. Tam da ismiyle müsemma ; şiiriyle yakaladığı anlamı yağız ve azgın, şahlanmış bir küheylan gibi kamçılayıp salıyor yüreklerimize …

“Aman Allah’ım, ne olacak şimdi, nerden çıktı bu Kervankıran, bu şiir ne yapıyor böyle? derken imdada yine şairi yetişiyor.

Meramı zaten kahretmek, yeis vermek değil ki, dikkat çekmek:
“Rehbersiz olma !”
“Rehberin öğütlerini iyi belle!”
“Ama öncelikle rehberini de iyi ve doğru seç, her güzele meyil verme!”
“Bakışaçını dar değil, ufuklara göre ayarla!”
“Her ışığı Nur sanma!, Nur’dan da uzak kalma!”
Öyle kuru aşkla yürünmez bir yol; kalbini o nurla yıka, umutla çağla”
“Amel bohçanı o Nurlar’ın parlattığı vicdanınla bağla!” diyor.

Ve en gerekli tavsiyeyi son dörtlükle veriyor:” Ne istiyorsan başka değil, Rabb’inden dile ! Sabırla ve ısrarla dile !!” diyor.

Sevgili Karadayı, kısa yazdığı için yerinen ve uzun yazabilenleri tebrik eden bir sanatkar.
Ama bakın, Allah ne de güzelim bir şiir lütfetmiş ona böyle.
Ne de çok şey, ne kadar derin güzellikler anlatmış bize kısacık şiiriyle…

Karadayı’nın bize sunduğu bu anlamı Mısrî’nin sehven mi kaçırdığını, yoksa atide istidatlı bir tilmize mi bıraktığını bilemiyorum. Belki başka bir eserde işleniyordur da, ben farkedemedim . Lakin bu iki ruh birgün karşılaşırsa Üstad’ın bu çağdaki değerli yüreği tebrik ve şefkatle kutlayacağını tahmin ediyorum.

Bu iki şiiri bir arada değerlendirince insanın Bîhaber’e bir nazire, Kervankıran’a manzum bir şerh yazası geliyor. Bakalım, kısmetse neden olmasın?

İltifat diye yazmadım ben bu yazıyı. Ama şurası aşikar ki Sevgili Karadayı’nın “yeraltı dünyası” ile ilişkileri pek kavi.

Hazret-i Mısrî gibi, kabre gireli yüzyıllar olmuş duayen, muhteşem gönül erleriyle nasıl bir bağ varsa aralarında onların şiirlerinde murat ettikleri manalara bilinçlice ya da bilinçaltınısının sevkiyle bir başka güzellik, derinlik katabiliyor, mütemmim ve tercüman oluyor, tasdik ediyor.

Kıskanmadım dersem yalan olur, Allah bağlarını ve muhabbetlerini artırsın, bize de nasip eylesin.

Şeklen 11’li hece ile yazılmış Kervankıran. Mısrî’deki Aruzun zerafetine denk bir letafette olmuş; akıp gidiyor…

a
b
a
b


c
b
c
b

d
b
d
b

şekliyle hem çapraz kafiye örgülü hem de nakaratı andıran redifli bir yapı kurulmuş.

İlk dörtlükte ikinci dizedeki “tutan” ve dördüncü dizedeki “kervankıran” kelimeleri göz alıcı ve sağlam bir kafiye kurmuş. Ki ben de bu usulü çok sever ve sık sık böyle yazmaya çalışırım.

“yüreğin göğsünde olsun parlayan” mısrası “göğsünde yüreğin olsun parlayan” şeklinde daha intizamlı olabilirmiş.

Dörtlüklerin son mısralarında, redif gibi tekrarlanan “kervankıran” kelimesi ile ikinci mısralardaki son kelimeler arasında güzel bir kafiye yakalansa da rediflerden(kervankıran kelimelerinden) önceki sözcüklerde uyak örgüsü zayıf kalmış ve bir kusur gibi durmuş. “Acaba daha iyi ayarlanamaz mıydı?” diye geçti içimden. Ama olsun…

Koskoca, devasa Fuzuliler’de, Veyseller’de kusur yok muydu da Karadayı müberra kalsın, insanız elbet.

Bir kaç bölgesi azıcık deforme olmuş libas yüzünden içindeki muhteşem vücudu yok saymak, tenkit etmek insaf ve iz’an olmaz.

Samimiyet ve anlam her zaman, her yerde, herşeyden önde gelir. Önemli olan içinden gelen duruluğu kağıda katışıksız dökebilmektir.

Ve gerçekten, Mehmet Karadayı’nın Kervankıran şiiri Hazret-i Mısrî’nin şaheserine mütemmim, sadık ve samimi bir arkadaş olmuş.



Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: