Sahi Gurbet Neydi / Gökhan Bozkuş


Eskiden gurbeti yol zannederdim
Eskiden gurbeti mesafeler,dağlar,ovalar
Ve geçit vermez diyarlar zannederdim
Zannederdim ki garip; evinden, köyünden, sevdiklerinden , yurdundan uzak kişidir
Zannederdim ki garip; bir göçmen kuşu , bir turna , bir leylek misali uzaklarda olur
Şimdi anlıyorum bir yanılgıymış meğer
Şimdi anlıyorum ne gurbetin ne garipliğin mesafelerle hiç ama hiç alakası yok imiş.
En büyük gurbet gözlerine yıllarca bakıp senin yüreğini, senin kalbini, senin niyetini anlayamayan; senin onlar için düşündüğün güzellikleri idrak edemeyen talihsizlerle bir arada nefes alabilmekmiş.
Bedenen yakın olmak ya da uzak olmak değilmiş gurbetliğin tanımı.
Düşün ki kapatıyorsun gözlerini ve aranda binlerce kilometre olan birini tahattur ediyorsun, gözlerini tahayyül ediyorsun ve sesini ,gülüşünü tasavvur ediyorsun işte o zaman ne mesafe kalıyor ne engel .
Bir de düşün ki karşı karşıyasın yan yana… Ama o bir vadide sen bir vadide.
Düşün ki parmağını uzatıp bir yerleri gösteriyorsun ama heyhat ki o parmağındaki lekeye takılmış vaziyette…
Düşün ki gül uzatmışsın yıllarca …
Düşün ki sevgili dost! Ellerini, yüreğini kanatmışsın dikenlerle ama gül uzattım ya diye mesut olmuşsun, mesrur olmuşsun ama gülü uzattıklarınca taşlanmışsın.
Nesimi gibi derin yüzülse çekemeyeceğin acıyı el uzattığın bakışların kem sözleriyle tatmışsın…
Dedim ya sevgili dost!
Anlaşılmamaktan daha büyük gurbet yoktur. Seni anlayabilen dünyanın diğer ucunda da olsa kalbinin atışını bile hisseder duyar mutlu olursun ne gam… Ama yanıbaşında olup da gözlerinin haritasına vakıf olmayanla nefes alıp vermek işte budur katmerli gurbet. İşte budur katmerli garip… Sümmani Baba kimbilir sen de böyle düşündün de sazının teline vurup şu mısraları düşürdün dilinden:
Gönül ister bu can vatanı aşa,
Dünyada ne geldi de gelmemiş başa,
Bende olan derdi yüklesen taşa,
Taşlar dile gelir “senden usandım”.
Canım kurban olsun mertoğlu merde,
Benim emeklerim hiç oldu nerde,
Sefil sümman durmaz gider bu elde,
Aktı gözüm yaşı nemden usandım..
Kimden Usandın “Sümmani Baba” anlamak zor değil aslında. Zira taşın bile anlayabildiği dertleri granitleşmiş kalplerin anlayamayışını gören her gönlün dilinden düşen bestedir “USANDIM” … Zira tohuma sarılan buz gibi toprağın vefasını gösteremezken aynı dili konuşup da birbirine yabancı kesilenlere ne denilebilir ki “Sümmani Baba” … Sadece sen değilsin usanan … Shakeshphare Macbeth’te şöyle seslendirir içindekileri:
Hem yüzleri dost, özleri düşmandan usandım
Ne yapalım, bu korkulu günlerde
Tacımız tahtımız gereği dalkavuk olacağız,
Yüzümüzü bir maske gibi takacağız yüreğimize,
İçindekini görmesinler diye….
Okurken kanım donmuş ve gönül koymuştum ama neylersiniz ki usanmak da usandırmak da anlaşılmamak da evrensel bir bayrak olmuş…
Mesafelerin yok bir manası sevgili dost
Yakınlık gönüldedir …

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: