Suların renk almasıyla oluşan güzelliklerden gözümüz zevk alır ama damağın zevk alması ayrıdır. Hem göze hem damağa hitap eden en güzel renkli su bence çaydır!Göz zevkine önem verenlere denizi tavsiye ederim fakat denizin rengi ışığın kırılmalarıyla olduğu için gerçek bir renk olarak kabul edemem, tadı da tuzlu olduğundan soğuk olmasına rağmen ağzınıza bir kere kaçmaya görsün anında burnunuzdan gelir bir an önce denizden uzaklaşmak istersiniz yoksa sizi kendisine öyle bir çeker ki memnuniyetsizliğinizi size pahalıya ödetir.Allah korusun ama çay öyle mi, rengi de gerçek tadı ve kokusu da enfes. Bir kere yudumlayıverin sizi kendisine öyle bir çeker ki sıcak olmasına rağmen içtikçe kanmaz ve de yanmazsınız. Ben bu yüzden kırmızıyı maviden daha çok severim.Yüküm çay olsun, kafam demli…Çay siyah olmasına rağmen suyla olan aşkından dolayı kırmızı da karar kılmış. Şöyle bir hayal ediyorum da engin denizlere yelken açmış sallana sallana yol alan bir teknemi daha güzel görünür yoksa bir bardağın içerisindeki aşkın kırmızılarda yüzen küçük bir çay yaprağı mı? Düşünsenize çay kaşığı çay yaprağının başını döndürse bile yaprakla birlikte sizde kendinizden geçersiniz de yine de şikâyet etmezsiniz hele bir de denizin ortasında girdaba tutulmuş geminin içerisindeki yolcuyu düşünüyorum da aman Allah’ım… Çay partisi mi?Çayın partisi, gurubu olmaz bu yüzden her partide içilir, onun içildiği yerde sadece kendisi konuşulur, siyaset değil. Hatıralar kadir kıymet bilene…Kahvenin kırk yıl hatırı vardır diyerek onun kıymetini ifade etmişler ama yine de sayı ile bir sınır koymuşlar ama çayın hatırı sınır tanımaz. Kahve beklemeden yapılır hemencecik azıcık buzucuk içilir devamını istesen ayıplarlar, bir kere çayınız güzel olmuş deyin bakalım ev sahibi doldurdukça doldurur. Ne kadar içersen iç hepsinin üstüne bir de Erzurumluların zor çayını içmelisin… Limonlusu, karanfillisi, tomurcuklusu…Üzerine kar yağmış çayların tadına doyum olmaz. Rize çayını diğer ülkelerin çaylarından ayıran en önemli özelliği de ülkemizde dört mevsimin olması kışın çay yapraklarının bembeyaz kar örtüsüyle kaplanması ona diğer çaylardan ayıran bir tat verir. Çünkü çay yetiştirilen diğer ülkeler hep sıcak bölgelerdir.Bir varmış bir yokmuş. Bir su varmış, hiçbir rengi yokken kızıla boyanmış…Bir subaşı, bir gölgelik buldun mu hemen yak semaveri; su kaynarken sema eder, demleninceye kadar devam eder. Artık rengi değişmiştir suyun asıl gayeye ulaşılmıştır, su kendisi olmaktan çıkmış bir kızılda fani olmuş onunla hem dem olmuştur. Semaverin ateşini al, al ki derin bir asudeliğe yelken açmış demliği gürültüsüyle rahatsız etmesin.Çayda dem hem de her dem…Türlü türlü demleme şekilleri var ama ben cam demliği tercih ederim sonrada karşısına geçer seyrederim. Önce kaynamış suyu demliğe koy suyun üzerine kuru çayı bırak, çay yaprakları süzüle süzüle demliğin tabanına doğru inerken suyu yavaş yavaş kızılın her tonuna boyasın, çay kızılı olsun her yer…
İçilen her yudum çayla kendin olmaya doğru bir adım daha yaklaşırsın…Birisi çayını demli mi istedi, otur onu dinle belli ki efkârlı. Benim çay normal olsun dediyse anla ki orta halli ne olsun be kardeşim boyutunda. Açık olsun derse rahatım, iç huzurum yerinde. Renklerden fal tuttum, çayımın kırmızı kısmetim oldu.Çay kaşığını bardağın içinde içe doğru karıştıranlar kendi halinde yaşayan içe dönük, dışa doğru karıştıranlarda sosyal, dışa dönük oluyormuş. Peki, şekersiz içenler nasıl oluyor, bence hepsi de güzel oluyor çünkü vücuda giren çay o bedende sükûnet hâsıl eder yorgunluğu azaltıp baş ağrısını alır.Çayımın şekeri, yazımın sıcağı…Çayın şekerlisi şekersizi olurda, tuzlusu olmaz mı? Onu da içen bilir demeyin hemen demleyen daha iyi bilir. Genç kızlara sormalı tuzlu çayın kerametini. Hikmetini merak ediyorsan eğer tuzlu çayı demleyenle içen evlendiyse cevabı orada bulabilirsin.Çayı içenler ince olur bardaklar değil…Bardağın şekline takılmam içinde ki benim için daha önemli. Her mekânda içilen çayın tadı ve kokusuna bardaktan dolayı hayır diyebilen kaç kişi vardır acaba?Sonbaharın ilk günleri inşaatta çay molası; çaydanlık inşaat kalıplarından arta kalan kırıntıların ateşi üzerinde siyaha boyanmış bir halde kaynıyor. İşçiler birer briket alarak ateşin sıcağı çayın kokusu etrafında hâlelendiler. Çay muhabbete vesile olunca bardağın hesabı olmaz…Anlayacağınız çaydan geçemem çünkü ayaklarım ıslanır damağım asla…
Mavi mi Kırmızı mı / Adem Yağmur

Dostum Adem bey çayın bize ilham veren güzellikleri anlatmış. Yüreğine sağlık.
BeğenBeğen