“Çok sürmeden kucakladı beni uyku.Telaşlı ya da rutin sabahlara taşıyan,kimi zaman kaçış,kimi zaman başlangıçların ön kapısı uyku.Kendi tercihlerimde hiç ayak diretemediğim,çarelerin onlarca kilide vurulduğu,unutmaların tatlı kısa molası ve teslim olduğum tek zaman dilimi uyku.
Ta ki,dalgın karanlığında gözlerimi aralayana dek.Her şey susmuştu. Milyonluk,ve hayatın seherden gecenin fecrine kadar hiç durmadığı bu şehirde her şey susup bekliyordu.Ne bir ışık,ne bir ses. Bir an, Penceremdeki tülü uçuşturan rüzgar seslendi,yanına çağırdı beni.Takip et beni dedi.Ama odam devasa bir yapının yükseklerinde idi.Çağrısını yineledi.İtaat ettim gönülsüz.Ayaklarım çiğden ıslanmış soğuk otlara gömüldü,yerle gök birleşti,yürüdüm ardınca.
Kurşuni ve ıslak bir bulut inmişti yerlere,saklıyordu her şeyi gözlerimden.Üşüdüm.Ne kadar yürüdüm bilmem? Rüzgar uçuşturdu saçlarımı.Sonra başka rüzgarlar geldi.Etrafımı sarıp sarmaladılar.Hepsi avuçlarını açtılar,gördüm.Birinde çöven,diğerinde sidr, bir başkasında kâfirun vardı.Bir diğeri rüzgarında bembeyaz atlasları savurdu başımdan..
Soydular beni incitmeden.Tıpkı annemin beni kucağına aldığı ilk anki gibi.Gri soğuk bir bulutun üstüne yatırdılar.Ilık sular önce saçlarımı ıslattı,sonra usul usul bedenimi.Titredim,korktum,şaşırdım.Ve o koku doldu genzime,sonra da bedenime sarındı… Sabun kokusu!…..”
*
“Sanki koca bir sürü sırtımın üstünden ezip geçmiş gibi.Bütün eklemlerim ağrıyor.Hiç böylesi bir haf- ta geçirmemiştim.Zaten,son bir ay tadilatla uğraştım. Ustaların performansı fena değildi ama,neyse ki vak- tinde yetiştirdiler.Mekân sahibi,kira konusunda az mücadele etmişim gibi,tadilat için bile sorun çıkardı.Bir önceki kiracısından ağzı yandığından,bende yoğurdu üfleyecek.
Asıl iş sonrasıydı.Tadilat bitimi temizlik,salon düzenlemesi,açılan onlarca koli,yüzlerce küçük şişenin yerleştirilmesi.O da sıkıntılıydı.Kırılacaklar diye diken üstündeydim.Eli değen herkes gözümün hapsindeydi.O şişeler beni hem büyük bir borcun,hem de büyük beklentilerin altına sokmuştu.Olsun,ben büyük oynamayı severim.
Bu gözü karalığımın,sınırı olmayan cesaretimin kaynağı,en büyük müttefikim olan babacığımdır. Çocukluğumdan buyana “benim kızım yapar”şeklinde,iyi mi kötü mü ettiğini hiç sorgulamadığım desteğine borçluyum.Hiçbir zaman ufkumu kapatmadı,sınır koymadı.Kötü karne getirdiğimde,komşu ve okul şikâyet- lerinde,babaannemin akşamları su bardağına koyduğu takma dişlerini çöpe attığımda,ağabeyimle ,o hiç kanımın ısınmadığı sözlüsünün arasını bozduğumda,nişanlımın işleri bozulup yüzüğü avucuna bıraktığımda o hep arkamda durdu.
Anneme gelince,o bir zaman sonra küskün suskunluğuna kapandı.Ağabeyim de ondan farklı değildi. Kısacası ben babamın kızıydım,ağabeyim de annemin oğlu.
Aldığım destek kabartılıp beslenirken,birçok omuzu ezip geçtiğim hırsımla, henüz yirmili yaşlarımın sonunda hayallerimi gerçekleştiriyordum nihayet.Bugün başkalarının ürettiği parfümleri satacağım.Ama bir gün kendi markam olacak bu raflarda,ve bir de yaşadığım sürece bulunduğum hiçbir mekânda asla beyaz sabun olmayacak.
Her neyse,yapacak çok iş var.Açılışta çok şık olmalıyım.Sabah ilk iş kıyafetlerimi hazırlayacağım. Ayakkabılarıma verdiğim paraya inanamıyorum.Aslında dolabımda henüz giymediğim birkaç çift aynı işi görürdü ama vitrindeki sanki “beni al”diyordu.Herşeyi eksiksiz planlamış olduğumdan hala emin değilim. Yatmadan önce tekrar bakmalıyım.Elemanlar umarım gecikmez.Hepsine sıkı sıkı tembihledim,üstünüz ba- şınız itinalı olsun,sabah erkenden mekânda eksiksiz olacaksınız,aksi takdirde gözünüzün yaşına bakmam.
İlk günden beni hayal kırıklığına uğratanı yanımda tutmam diye.Ortalığın son bir kez toparlanması,davetilerin ikramlıkları,çiçekler.Salon düzeni,temizlik…Görsellik olmazsa olmazım.
Bu arada davetlilerim de öyle sıradan insanlar değiller.Çoğunun yurtdışı bağlantıları var.Şehrin en gözde kozmetik üreticileri ve bayileri.Bunların dışında yabana atılmayacak potansiyel müşteriler.Ben insan-
ların zaaflarına hitap etmeyi tercih ediyorum.Bu sektöre girdiğimden beri öyle şeylere tanık oldum ki,içlerin- de tanınmış bir markaya asgari ücretin bilmem kaç katı parayı gözden çıkaranlar bile oldu.
Ha,unutmadan,açılış için kuaförden randevu almıştım,kontrol etmeliyim.Ancak hazırlanırım,daha bunun makyajı var.Üstümü dükkânda giyerim,akordeon körüğü gibi kıyafetle çıkmak istemem onca insa- nın karşısına,kırışmasın.Çiçek kısmını da unutmayayım.Salona kurdurduğum ikram masaları için egzotik çiçekler ısmarlamıştım.Eh,iddialı bir açılış için de karanfil olmaz tabii.Reklamcıları da aramalı.Son dakika bir aslilik olmasın.Ben garanticiyim,buzlu cam ardında muallakta kalan şeyleri sevmiyorum.Faturaların,çalışan-ların sigorta belgelerinin de gözden geçirilmesi gerek.Maliyecilerle sıkıntı yaşamanın sırası değil.Reklamcıla-ra ayrı bir özen lazım.Tanıtım için açtığım internet sitesini daha aktif hale getirmeliyim.Bu yüzden onlarla iyi geçinmeli.Telefonumu ve saatimi kurmalıyım.Annemi de tembihledim,ola ki alarmları duymazsam bana ses-lenecek.Artık yatmalıyım.Vakit gece yarısına yaklaştı.Yarın büyük gün.Her şey kusursuz olmalı..Olacak!..”
*
Nasıl?Okurken bile zihnin yoruldu değil mi?Bir de onu düşün.Peki senin hayatın ne kadar dingin?Ya da beklentilerin,hırsların kaçıncı boyutta?Onlar için neleri gözden çıkara- bilirsin?Aslında çok keskin farklılıklar yok.Sen fark etmesen bile,gün içinde olmadık an ve yerlerde geçmişin mütaalasını,yapacak ve yapıyor olduklarının planlamasını aktarıp dönder- mez misin?Geçmişe hayıflanıp,geleceğe kararmaz mısın?Yemek yeken,kitap okurken,araba- da,duşta, işte,ibadette,düğünde,cenazede?
Duyduğun ses,koku,ya da anlık bir görüntü,detay seni taşır onlara.Zayıf anını yakalar, makul olmak önemsizdir.Yaparsın,bir yerlere sıkıştırırsın,planlarsın,düzenlersin,öne alır ya da ertelersin.Sanki sana sınırsız bir zaman ve güç teminatı verilmiş gibi.O da öyle bakıyor hayata.Masumane başlayıp büyüttüğü ne varsa tamamlamak…Pahasını umursamadan.
O,hayatının lise yıllarına dek olan kısmında dede toprağındaydı.Düzayak,etrafı meyve ağaçlı,sebze ekimi için ayrımış küçük bir bahçe ile çevrili evde,anne,baba,ağabey ve dedesin-den yadigar ninesi ile beş kişilik“eh işte”bir hayat.Baba çift çubuk,anne de geri kalan her şeyi kotarırdı.Ağabey okumamış,bir konaklama tesisinde garson olarak çalışmayı seçmişti.Hayatı ile ilgili seçimlerinde zorlanacağı sınırlar koymamış,“ne ise o”şeklinde tercih yapmıştı.Kızkar- deşi gibi değildi.Düz bir adamdı ve zararını da görmemişti,yararını da.
Nineye gelince,kaçıncı yılını kendisinin de bilmediği,çoğu yaşıtı gibi “bağ bozumu vak- tiydi”tarzında tanımlayan,sürekli hasta bir kadındı.Çocukluğundan kalma ağır seyreden astı- mı,onun kadar ev halkına da kısıtlamalar getirmişti ister istemez.Her türlü koku ve toza karşı aşırı duyarlılığı vardı ninenin.Evde düzen onun bu hassasiyetine göre kuruluydu.Temizlikten bulaşığa,çamaşıra kadar hiçbir kimyasal içeri girmezdi.Bir şey hariç.Beyaz sabun…
Her şey sabun kokuluydu hayatlarında.Teneffüs ettikleri hava,giysileri,dokundukları her şey.Öyle ki,artık başka esintilerin ehemmiyeti kalmamıştı,ya da hiç yoktular.
Bu durumun sıkıntısını en çok anne yaşardı.Haftanın bir günü rutin olarak sabun ren- delemeye ve kurutmaya ayırırdı.Yemek pişirirken hava nasıl olursa olsun mutfak pencere ve balkon kapıları açılır,kapısı sıkı sıkıya kapalı olurdu.
Ninenin odası özerk bölgeydi.Evin en iyi güneş alan,polenlere karşı en korunaklı ve bahçeye en masafeli odası ona ayrımıştı.Fanusuna kendisiyle birlikte bütün aileyi de almıştı. Sessiz,mülayim bir kadındı.Özellikle gelinine karşı muhabbetli bir minnet duyardı.Bu da ver- diği zahmeti yumuşatırdı.Sadece evin küçüğü tek kızı,hiç sevmemişti onu.Mecbur kalmadık- ça odasına girmezdi.Çocukluk masallarının kara mağarası o oda,ev içinde sınır belirlediği,yok saydığı bir alana dönüşmüştü.Nine figürü,hiçbir zaman sevecen olmamıştı ona .
Oda,pirinç arkalıklı bir metal karyola, tek kapılı ahşap elbise dolabı,üzerine ninenin ilaçlarını,kurmalı eski saatini ve dua kitaplarını koyduğu küçük bir komodin,yaz kış hiç kaldı- rılmayan küçük bir odun sobası,ve üzerinde Şahmeran figürleri olan teneke bir sandıktan i- baretti.Sandığın içi,rendelenmeyi bekleyen sabunlarla doldurulurdu.Ağabeyi ile birlikte sadece söyleyecekleri,ya da dinleyecekleri bir şey olduğunda girerlerdi oraya.Bir de bayram sabahları el öpmeye.Yaşları ne olursa olsun,nine biri mavi biri pembe mendile sardığı güllü lokumu ve harçlıklarını sunardı onlara.Ve anne,her bayram sabahı pembe mendile sarılı lokumu çöpte bulurdu hep.Evin hırçın kızının hissettiklerini ifade etmesinin tek yolu buydu.
Ve o,kozasından çıktığında,üniversite yıllarında kelebeğe dönüşümü başlamıştı.Nef- reti,başka rayihalara kokulara ilgisini artırmıştı.İşe,okul arkadaşlarının eline tutuşturduğu kataloglarla başlamış,ve bir parfümeri bayiinde iş bulmuştu.Kısa zamanda hırsı ve kokular konusundaki zevki ile kozmetik firmalarının dikkatini çekmişti.Acak yetmedi. O,olmazsa ol- mazı hedefini,o tiksindiği sabun kokulu küçük evde zaten çoktan belirlemişti.Kararlıydı,ha- yatı boyunca yaşadığı hiçbir mekânda o koku asla olmayacaktı.
*
“Artık yatmalıyım.Vakit gece yarısına yaklaştı.Yarın büyük gün.Her şey kusursuz olmalı..Olacak!..”
*
Onun planladıkları ile yattığı yorgun gecenin sabahında,sorgulamanın,nedenlere ve nasıllara cevap aramanın anlamsız olduğu anı yaşıyorlardı üç kişi.Çok değil,birkaç saat ön- cesine kadar,bu bodrum katının soğuk metal dolapta baktıkları solgun can pare içindi bütün nedenler,nasıllar?Enerjisi hiç bitmeyen,pes etmeyen genç bir hayat,sabahında onca büyük beklentileri olan,hiç uyanması olmayan uykuya yenik düşmüştü.”Her şeyi olduğu gibi bırak, ve gel”hükmünce.
Bir Cevap Yazın