Beş kardeşin en küçüğü Ferişte hemşire olmuş özel bir hastanede çalışmaya başlamıştı. İki ablası evlenmiş çoktan çocuğa karışmıştı. Abileri de kendi işinde gücünde idi. Ferişte annesi ile kalıyordu. Annesi ile aralarında çok özel bir bağ vardı.
Annesi bir gün hastaneye geldi. Ferişte annesinin işlemelerini yapmak için hazırlanıyordu ki annesinin sözü ile bir anlık şok yaşadı:
-Ferişte sana sütümü helal etmiyorum.
Ferişte kendini çabuk toparladı. Bu sözün altında farklı bir şey olduğunu hissetti:
-Ana ne oldu de hele?
-Bak sen benim canımsın, gözümün nurusun. Ama benim yaşlı komşum Saadet Hanım’ın ayağına sıcak su dökülmüş, çok yanık olmuş. Onun parası da yoktur ki tedavi olsun. Şimdi gerek ki sen ona bakasın.
-Ana ne demek, tabi ki bakarım. Sen merak etme canım anam. Sen yeter ki iste.
-Kızım sen bir tanesin. Biliyorum sen vicdansın, merhametsin. Allah seni yolda koymasın.
Ferişte işten çıkınca Saadet Hanım’ın evine gitti. Çantası yanında idi. Saadet Hanım Ferişte’yi görünce çok sevindi.
-Kızım hoş geldin.
-Saadet abla geçmiş olsun. Sana ne oldu? Benim haberim olsaydı çoktan gelirdim. Anam dedi bugün. İşten çıktım hemen geldim. Hele ayağın nasıl bakayım?
Saadet Hanım ayağını açtı. Dizinin üstünden dizinin altına kadar epeyce yer yanmıştı. Ferişte ilk olarak iyi bir pansuman yaptı. İlaç sürdü ve yaranın kuruması için toz döktü.
-Saadet abla ayağına su değmesin. Ben her gün gelip pansuman yaparım. Sen merak etme.
-Allah razı osun kızım. Annene de selam söyle.
Üç ay sonra Saadet Hanım’ın yanıkları iyice geçmişti.
Bir kaç yıl sonra Ferişte eşi ve iki çocuğu ile Almanya’ya gitmek zorunda kalmıştı. Bu arada canından artık sevdiği annesini de kaybetmişti. Babası kendisi bir yaşında iken vefat etmişti. Bu yüzden vatandan ayrılmak o kadar da zor olmadı onun için. Almanya’ya geldikten kıs bir süre sonra eşi bir iş bulup çalışmaya başladı. Ferişte ise hem çocuklara bakıyor hem de dil kursuna gidiyordu. Yabancı topraklarda çok zorluklar vardı ama bir şekilde işler yolunda gidiyordu. Ferişte endişe, korku ve sevinçleri bir arada yaşıyordu. Yine bir gün önündeki engellerden dolayı bunalmıştı.
O gece rüyasında annesinden önce vafat eden Saadet Hanım’ı gördü. Rüyasında Saadet Hanım vefat etmişti. Ferişte şaşırdı:
-Saadet abla ben seni tedavi ediyordum, sen iyileşmiştin. Nasıl oldu da vefat ettin?
Saadet Hanım gülüyordu:
-Kızım merak etme ben ölmedim. Bak gördüğün gibi yaşıyorum. Ben burada çok rahatım. Hiç ağrım sızım da yok. Allah razı olsun senden, bana çok yardım ettin. Sen ne zaman başın sıkışsa beni çağır, ben gelirim tamam mı?
Ferişte uyandığında rahatlamıştı. Annesini rahmetle andı gözleri buğulandı. Sonra da hem annesine hem de Saadet Hanıma Fatiha gönderdi, onlara dualar etti.
emin osman uygur
Bir Cevap Yazın