Çıkmaz Sokak / Adem Yağmur


Çocuk cıvıltılarının arasından geçiyorum, taşlı yolları arşınlıyorum. Bu sokaklardan daha önce çok geçtim ama her seferinde ayrı bir şevkle yürüyorum, çünkü sana geliyorum yani kendime. 

Adres sormadan adımlıyorum,  nereye gitsem sen oradasın. Kafam bu yüzden rahat. Yürürken etraftan duyduğum her ses senin adını besteliyor bazen yüksek çıkan bir ses durmama sebep olsa da sesler elden ayaktan kesilince sessizliğin sazları “ sen, sen” diye inliyor.Demirciler çarşısından geçiyordum alışık olmadığım çekiç sesleri çarşıyı dövüyordu adeta her dükkânda üç beş kişi örsün başında narlanmış demirleri dövüyorlar, eziyorlar, büküyorlar halden hale koyuyorlardı. Ben onları izlerken çekiç seslerinin ahenkli bir şekilde “ sen, sen” dediğini duyuyordum ya da bana öyle geliyordu.

Ulu caminin yanından geçerken bir miskinin “Allah için ver, seni sevdiğine bağışlasın.” demesiyle kaldırımdan geçen kalabalığın arasında öylece kalakaldım. Burada ki sen dediği ben miydim yoksa sen miydin ama miskinin seni tanıması ihtimaliyle de olsa seni kastettiği düşüncesi daha ağır bastı.

Yollarda duraklarda eğlenenlere dalıyorum biraz neşeleniyorum aralarına katılmak için usulca yanlarına sokulacakken birden bir el tutup beni sarsıyor. Başımdan dumanlar çıkıyor gözlerimden alevler, ağzımdaki acı sözleri tam söyleyecekken senin adını söylüyor ben susuyorum.Titrek sokak lambaları kaldırımları zar zor aydınlatırken adımlarımı seçemiyorum ama yine de senden dur olamıyorum. Ölgün ışıkların sonunda karanlık sokakların sakinliği, yalnızlığımı sana sürüklüyor. Yolculuğum seninle başlamıştı, sana doğru…

Yürümeye devam…

Sıcak bir yaz, göl kenarında akşam serinliği. Ellerimi yüzümü ayaklarımı yıkıyorum ıslak ellerimle saçlarımı düzeltiyorum sonra huzurundayım. Ben konuşuyorum sen susuyorsun aslında hoşuma gidiyor bu durum. Senin konuşmaların benimkilere benzemese de birbirimizi anladığımızı düşünüyorum çünkü seninle olduğum zaman, zamanın saati işlemiyor.

İzin ver kapında beklememe dileneyim, ne varsa senden dileyeyim. 

Dileğimin sen olduğunu biliyor, dilimin boynu bükük olduğunu görüyorsun. 

Senin dışındakiler beni senden hep alıkoydular.

Senden gayrısından da ben ayrıldım.

Çok sencil olduğumu söylüyorlar, işim gücüm seni düşünmekmiş. Bu durum seni yeterince bilmeyenlerin abartması değil de nedir?Sen varsan ben varım, senin sayende varlığımdan haberdarım. Aslında ben sen’im dolayısıyla bencil miyim yoksa sencil mi? Bilemedim şimdi…Bana deli diyorlar ben de onun eli diyorum. Evet, onun eli değdi diyorum. Birisi “vah vah yazık!” dedi. Senin elin bütün ellerin üzerinde değil mi?

Adını sorma bana, ısrarınla yorma, bende bilmem başkası da bilmez. 

Gökyüzünde külün rengi, sana geldiğim gündeydi. Gök  yüzünde ki nirengi, bana geldiğin gün değdi.

Ellerimle yokluyorum eflatun sanrılarımı, is karası martıların acısını yutkunuyorum. Enfüsi çatırtıların dallarına tutunuyorum. 

Gelmeyeceksen söyle gölgelerini azat edeyim.

Kalp atışlarıma saklıyorum son nefesimi, senin için verilmedikten sonra neyleyeyim canı.

 Bazıları yoldan çıktığımı söylerlermiş, ben yolun başını da merak etmiyorum sonunu da, yol sensin yolak ben. Yürüdüğüm her sokak sana çıkıyor, çıkmasa ne fark eder ki sen zaten benim çıkmaz sokağımsın.

Adem Yağmur

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: