Kaderle Konuşmak / Emin O. Uygur


Zaman ve mekân nasıl daralır? İnsan kendi içinde nasıl bir hücreye tıkılır? Hücre hapsinde olanların halini tasvire ihtiyaç yok ancak koskoca atmosfer altında bile bir hücre darlığını yaşamak nasıl bir duygudur?

Akşam eve geldiğinde eşinin sesini duyamayacak kadar yoğundu kafası. Çantayı attı bir kenara ve bilgisayarı açtı. Çok geçmedi bilgisayarı kapatıp mutfağa geçti. Bir iki atıştırdıktan sonra yine odasına döndü. Eline bir şey almak istemiyordu ama telefon ister istemez elinde oluyordu nasılsa. Birkaç mesaj okuduktan sonra ondan da sıkıldı. Bir gruba bir mesaj atıp bıraktı telefonu. Ancak fazla süremedi. İçindeki merak elini telefona uzattı. Attığı mesaja dönüş yapan olmuş muydu? Onlar üç dört yıldır kader arkadaşlığı yaptığı insanlardı. Halden anlarlardı. Ama onlar insandı. Herkesin kendi endişeleri, beklentileri, sıkıntıları vardı. Bu kıvrım kıvrım hayat için gayet normaldi. Gruba bir dua talebi mesajı bırakmıştı sadece. Aslında bu da normaldi.

Mesaja dönen yoktu henüz. En az bir kişinin dönüp “bir şey mi var” diye sormasını bekledi. Neden beklentiye girmişti kendisi de bilmiyordu? Akşam vakti geçmişti. Sükûnet zamanı idi. Hem belki mesaja cevap vermeden dua etmişlerdi birileri. Eski alışkanlıkların esiri gibi hissetti kendini. Böyle yürümüyordu hayat. Herkesin derdi kendisine yetecek kadardı. Demek derdi verenle hem hal olmak gerekiyordu.

Telefonu yeniden aldı eline. Bir medya açtı. Karşısına çıkan yazı çok ilginçti. “Yalnızlıktan şikâyet etme. Allah sana her şeyden daha yakındır.” Serin bir su serpilmiş gibi oldu içine. Kader bir şekilde konuşuyordu kendisi ile. Unuttuğu ya da o an akledemediği önemli bir hakikati bir başkası eliyle karşısın çıkarıyordu. O yazıyı yazan da belki kendisi adına paylaşmıştı sadece. Okumaya devam etti. Bu sefer başka bir yazı çıktı karşısına. “Unutma, kalpler ancak Allah’ın zikri ile mutmain olur, sükûnet bulur.” Ne diyebilirdi ki. Çok açık değil miydi? Kader Allah’ın kendisini gördüğünü, içini dışını bildiğini, dertlerine çözümün sadece kendisinde olduğunu ayan beyan söylüyordu.

İçten teşekkürler etti. Kimdi, kimlerdi bilmiyordu. Demek ki dualar ediliyordu. Mesaj mı yerini bulmuştu yoksa durumdan farklı bir mesaj mı almak gerekiyordu, çok kestiremedi ama kendisinin düşünülmesini istediği kadar, kendinin de başkalarını düşünmesi gerektiğini daha iyi anladı. Belki de başkaları için ettiği dualarda eksiklikler vardı da kader böyle konuşmuştu onunla.  

Yine teşekkür etti ve “uyku büyük bir nimet” dedi.

eminosmanuygur

Yorum bırakın