Yıllar var ki görmüyorsun gördüklerimi.
Ne televizyon var odanda ne telefon ne de başka bir şey. Arada ziyarete gelenlerle alıyorsun haberleri.
Gözlerin ve gözlerimi alsak ve koysak diyorum hipodrumun orta yerine ve çalsak düdüğü. Başlasa bir yarış, sürünür gözlerim. Görmek yorar mı diyeceksin. Ben görmeyi özledim diyeceksin. Aynı renkler var hücremde. Bundandır her gelişinde başka renkli geliyor bana gelenlerle diyeceksin. Ama itiraf ediyorum işte aziz dost. Öyle şeyler gördü ki gözlerim görmediğine şükredeceksin.
Üç kuş gördüm dün mesela. Ve ağladım hatırıma geldikçe. Kızacaksın belki de buna. Üç kuşun umutlarının toprağa düşüşünü görmeden… Bir uçağın kanadına tutunan üç kuş kırmızıya boyadı Kabil’i. Habil’in bedeninden dünyaya saçılan kandan beri kızılı eksik olmayan bu dünyaya dün üç kuş da kırmızı renkler bıraktı. Okurken anlamayacak ve yine izah isteyeceksin biliyorum. Gözlerim diyorum yoruldu. Bir uçağın içine doldurulmuş yüzlerce umut ile. Ağlayan bebekler, çaresiz anneler ile… Gözlerim yoruldu diyorum. Bahtın var diyorum. Sen yananları görmedin ve suya düşen gölgeleri.
Birkaç mısra ile bitireyim mektubumu:
Üç adam ve bir uçak
Masmavi gök ve kara toprak
Gördüm, duydum, hissettim
Kuşlar ötüyor penceremde ağlayarak
budur…
BeğenBeğen
Çok teşekkür ederim hocam. Çok güzel olmuş.
BeğenBeğen