Sevgili Dost,
Filmlerde görürdüm ama hiç denk gelmedim bugüne kadar. Sahile vuran bir şişe ve içinde bir pusula…
Bilinmez bir zamandan, bilinmez bir kişiden gelen kelimeler. Bir ümitle yazılmış , katlanmış ve özenle şişeye konmuş o kağıt parçasında çaresizliği okur bazıları. Bazıları da benim gibi ümidi… Biri bulacak bu şişeyi ve okuyacak. Biri tutacak o kağıdı ve dokunacak. Biri belki de çok uzaklarda , karşı kıyılarda ama geç de olsa beni anlayacak. Böyle bir ümidi okurdum bu karede.
Anlatamazsın bazen. Ya insanlar yoktur yanında ya da anlattıklarına ayna sineler. Sesini duyanlar hışırtı sanır, elini görenler eski bir kağıt… Ama dökersin içini bulduğun bir kalemle ve öpersin Sait Faik gibi umutla. Biri okuyacak, biri dinleyecek, Biri anlayacak dersin. Ve o bir, çok değerlidir senin için. Belki on belki de yüz yıl sonra dokunacaksın o birinin bamteline. Ama anlayacak işte o ‘biri‘ seni.
‘İyi okuyucu az bulunan, ürkek bir kuş gibidir.’ Diyor Oğuz Atay.
Herkes okur bir şeyler. Ama herkesin kalbini sarsmaz kelimeler.
Herkes duyar bir şeyler ama herkesin kulağında aynı nağmeyi bırakmaz sesler.
Sevgili Dost,
insanların alakasızlığından yakınıyor ve sitem ediyorsun. Emekle zamanını verdiğin, gözümün nuru dediğin çalışmaları kimse görmüyor diye dert yanıyorsun. Ama unuttuğun bir şey var. Pazarda yüzlerce sergi olur ve her serginin önünde ihtiyacı olanlar durur. Kalem mektebinden dökülenleri, muhatapları zamanla idrak eder. Zamanla keşfeder.
Şişeye atmaya bak kelimeleri. Sadırlarında hüzün südur edenler, elbette dokunacaktır satırlarına. Sadece biraz sabır ey dost.
Devir gürültü devri. Susarak konuşmak keşfedilmedi henüz.
Kıymetli yazınız için teşekkürler..
BeğenBeğen
Emeğinize sağlık….
BeğenBeğen