Şairlerin Dilinde Adalet / Fadi Kılıçzade


İnsanlar bir araya gelerek topluluk halinde yaşamaya başladığından beri kendi aralarındaki ilişkilere belirli bir çerçeve çizme ve onları düzene koyma gayreti içerisinde olmuştur. İnsanların kendilerini güvende hissetmeleri için elzem bir durum olan bu kural koyma faaliyeti zaman içinde sistematik bir hale gelmiş ve asırlar boyu farklı yorumlamalarla kendisini göstergese de özü itibariyle her zaman hayatın merkezine yerleştirilmiştir. Kurallar ve daha sonrasında yazılı kanunlar çerçevesinde
sağlanmaya çalışılan bu düzenin direği ise adalet duygusu olmuştur.

Geçen asırlar içerisindeki farklı coğrafyalarda bile insanların adalet arzusu ve talebi hiç değişmemiştir. Sürekli değişen hayat şartları, başkalaşan güç dengeleri insanları bulundukları coğrafyada güvensizlik hissine mahkum edebilmekte, insanlar yaşanan bu güvensizlik ortamında adalete vurgu yaparak şikayetçi olabilmektedir. Bu şikayetin halk arasında çoğalması, toplumun aynası olarak görülebilen edebiyatçıların da kalemlerine misafir olmaması düşünülemez.

Uzun bir süre devam etmiş olan Divan Edebiyatı geleneğine bakacak olursak, şairlerin mısralarında çoğu kez adaleti ve zulmü tema olarak işlediğini görmek mümkündür. Hayali Bey’in aşağıdaki mısralarına bakacak olursak, adil bir yöneticinin hüküm sürdüğü bir ülkenin halini veciz ifadelerle anlatmaktadır.

Bülbülün kanın alıp sürmekden ey şeh yüzüne
Adlin eyyâmında demdir k’ede istiğfâr gül
Çıkmaz illâ adlin evsâfı dehân-ı goncadan
Etmez illâ zikr-i ihsânın senin her bâr gül

(Ey padişah, adaletinin zamanında gül, bülbülün kanını alıp yüzüne sürmekten tövbe eder. Goncanın ağzından sadece senin adaletinin övgüsü çıkar; gül her zaman senin ihsanını anar.)

Hatta adaletin kıymetini ifade için seviyeyi biraz daha yukarı taşıyarak şöyle demektedir;
Adlin eyyâmında ger ey şîr dil kalsa yetîm
Emzirir etfâlini mişin peleng-i kûhsâr

(Adaletinin zamanında eğer koyunun yavrusu yetim kalsa, dağın panteri onu emzirir.)

Şair Nevi ise adaletin hüküm sürdüğü bir ortamda kavganın savaşın son bulacağını aşağıdaki beytiyle ifade eder;

Degüldür ebr-i siyeh nev-bahâr-ı adlüñde
Ferâg-ı hâtır-ile jeng tutdı tîg-i cibâl

(Adaletinin baharında görünen siyah bulut değildir, dağ kılıçları gönül hoşluğundan pas tuttu. Adaletinden dolayı işlevsiz kaldı)

Nail-i Kadim, adaletin mahiyetini anlatırken onun mazlumlar için müjde, zalimler içinse büyük bir ceza olduğunu aşağıdaki veciz ifadelerle nazmeder.

Gülşen-i adl-i şehinşâhı eden düşmen-sûz
Nâr-ı Nemrûdu Birâhîme gülistân etmiş

(Şahlar şahının adalet gül bahçesini düşmanlar için yakıcı kılan, Nemrud’un ateşini İbrahim’e gülistan etmiş.)

Cevri, adaletin tesis edilmesiyle devlet işlerinin düzene girmesini, haksızlık ve zulüm sebeplerinin ortadan kaldırılıp, güvenli bir toplumun meydana gelmesini aşağıdaki mısralarıyla anlatır.
Ahdı olup adle medâr oldı müretteb nazm-ı kâr
Esbâb-ı zulmi rûzigâr âhir perîşân eyledi

(Zamanı adalete medar olup, devlet işleri düzene girdi, sonunda zulmün sebeplerini perişan etti.)

Yine Cevri, adaletin inşasıyla meydana gelen toplum yapısını çarpıcı bir benzetmeye başvurarak şu şekilde ifade etmiştir;
Ne vilâyetde ki bast ide simât-ı adlin
Gürg-i hunhâr ile hem-sofra olur mîş ü bere

(Hangi vilayette adalet yaygısını serse, kan içici kurtla koyun ve kuzu aynı sofraya oturur.)

Şeyh Galib’in adaletin aydınlatıcı bir toplum inşa edip, zulüm karanlığının bertaraf edilişini anlattığı aşağıdaki beyti de içinde bulundurduğu telmihle ayrı bir derinlik kazanmıştır;
Adliyle zulm-ı sâbıkı mahvetse çok mudur
Râzî olur mu hükm-i karakuşa mâhtâb

(Adaletiyle eski zulmü mahvetse çok mu? Mehtap karakuşun hükmüne razı olur mu?)

Edirneli Nazmi’nin yöneticilerinin adaletle hükmetmediği ülkelerin yıkılmasının tabi bir durum olduğunu anlattığı aşağıdaki beyti, “Adalet, mülkün(devletin) temelidir.” sözünün de bir bakıma izahı gibidir.
Adle mâyil olmayınca şehriyâr
Zulm ile eller yıkar her rûzgâr

(Hükümdar adalete yönelmeyince her rüzgar zulümle memleketler yıkar.)

Gerek yukarıdaki şairlerin tespitlerine gerekse de tarihsel süreçte yaşanan olaylara baktığımızda adalet, insan toplulukları için beslenme, barınma gibi zaruri ihtiyaçlarından biridir. İnsanların hayatlarını sürdürebilmeleri için sistemli bir kurallar bütünü yahut kanuni bir düzen inşa etmeleri gerekir. Bu sistemin temeline ise adalet kavramının konulup konulmaması, tesis edilmeye çalışılan güvenlik ve düzenin ömrünü belirleyen bir faktör olmuştur.Tarihin bize gösterdiği gerçeklerden biri de
hiç şüphesiz, adalet güneşinin sönmeye yüz tuttuğu coğrafyalarda zulmün karanlığı hüküm sürmekte, huzur ve güvenlik hissi uzun soluklu olmamaktadır.

Fadi Kılıçzade

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: