Ramazan Düşünceleri
Yıllar önce bir ramazan günüydü. Henüz her şey yerli yerinde idi. Tabiat kendi dilini konuşabiliyor, rüzgar kendi şarkısını söyleyebiliyordu. Toprak insana daha yakın, çiçekler daha içten ve daha canlı idi. Gece kendine özgü güzelliği ve gizemi içinde yaşanabiliyordu. Gündüz saman alevi gibi hemen geçip gitmiyordu. O günlerde bir kavak ağacından sepetle üzüm toplanabiliyordu mesela. Bunun ne kadar önemli olduğunu yakın bir yere fabrika kurulduktan sonra meyve ağaçlarının yavaş yavaş kaybolmasıyla anladık. Evin önündeki kocaman incir ağacından sepet sepet incir toplamak mümkündü o günlerde. Bu da harika bir şeydi. Hayatın tam içindeymişiz o günlerde kendimizce. Ama bunu o zamanlar bilmiyorduk.
Sahura kalkmak çok heyecan verici bir şey idi. Önce uzaktan sonra da sokaktan duyulan davul sesi idi o sahurlar bizim için. İftar zamanı ondan da heyecanlı idi. Ama uzun ve sıcak günlerde oruç tutmak benim gibi küçükler için çok kolay değildi. Ağustos ayı idi. Evin önünde kocaman bir incir ağacı vardı. Ve o cennet meyvesi incirler bütün albenisi ile bize bakıyordu. Sabah kalktıktan sonra bir müddet sahura kalkmış olmanın heyecanını devam ettirirdik. Öğle vakti gelince bizim için iftar vakti gelmiş olurdu. İftar için mutfağa gitmeye gerek yoktu elbette. Evin önündeki incir ağacı gibi bir sofra nereden bulacaktık? Büyükler de bizi teşvik için öğleye kadar olan orucumuzu satın alırlardı. Ne güzel bir ticaret değil mi?
Yarım da olsa oruç tutmuştuk sonuçta. Akşam iftarında yerimizi alırdık yine bu heyecanla. Top sesini duymak için birimiz balkonda beklerdik. Nasılsa tam oruçlular gibi aç susuz değildik. Komşulardan yemekler gelirdi iftar öncesinde. Biz de en az iki komşuya tabaklarla giderdik.Top patladıktan sonra ezan sesi de gelirdi bir müjde gibi. Aileler zaten kalabalık olduğu için öyle sık sık iftarlara gidilmezdi. Çok zaman geçti aradan. Bizler büyüdük. Oruçlar, ramazanlar ve iftarlar değişti. Oruçlar kısa günlere geldi. O zaman ne incir ağacı vardı ne de yarım oruçlar. Biz de yoktuk artık o bahçeli evde. Şimdi o günlerden ve o mekanlardan çok uzakta hayallere dalıyorum bir ramazan gününde. Tutmaya çalışıyoruz sahuru de iftarı da bir kenarından şimdilerde. Nasıl da savrulmuş bir zaman diliminde olduğumuzu daha iyi anladık bu ramazan günlerinde.
emin osman uygur
Bir Cevap Yazın