Son Güzeller Geçidi/Seyid Nur F. Erkal


Son Güzeller Geçidi

1

Fazla güzelsiniz,

hayli fazla;

yaşam sanılan çırpınışa beden,

vatan denilen tapuya varis olmak için fazla.

Güneş gibi sade,

yağmur gibi harc-ı alem,

hava gibi sıradan,

öyle güzellersiniz.

İstatistiklerde unutulmanız,

cetvellerin küsurat hanesine kaydınız bundan.

Bundandı,

düşüp kalkmalarınızın sevimli,

yürümenizin kayda değer,

koşuşturmalarınız mütecasir adımlar addedilmesi.

oysa sır değil, Weber’e mâlum, 

kaldırdığınız tozun rüzgara binmesi,

Hegel için adiyattan

rüzgarınızın fırtınaya dönmesi,

şehirleri sarhoş, taşrayı esir etmesi

gayet tabi, sıradan

Mukaddime unutulsa da

sıradan hikayeniz

göğün gürleyip, yağmur yağması gibi ardından

ne esatiri 

ne de esrarı havi değil,

ama garip,

hayli garip denebilir,

yine ve yeniden bu hikayenin gariplerle sürüp gitmesi…

Bilenler bilir,

bilmeyenler de bilsin!

anılan bizim hikayemizdir.

Bizim hikayemizdir

dağlardan vadilere, 

vadilerden şehirlere taşınan

hep bizim hikayemiz…

İbrahim, Musa, İdris 

Abdulkadir, Said, Muhyiddin

Biziz

dalgalar gibi gür

dip akıntısı gibi sessiz 

kıyıya vuran, biziz

bizim sesimiz

kaleleri toprağa karan

hayata balçık yapan

bizim cengimiz

insanı anılır kılan direncimiz

üstünü varis kılan toprağın altına

biziz

dünya tümseğine dikili sancak,

et ve kemiğimiz

Cedd-i Hüseyin’in varisi bizleriz

bilinsin

sema ceridelerine manşet alamet-i verasetimiz

muhabbet, kılıç, kitap, terazi

Nuh nebiden beri

sanmayın kavgamız yenmek ya da bilinmek için

biz dövüşürüz

ta kaydı düşülsün, insan denilen göçerin

borcu bitip, kapanınca meydan 

bilinsin

kimdi yiğidi cengin

nedir bedeli

ve cenk dediğin Kim için?

Kelimeler için cengimiz

Kelimeler için çabalamak, sevmek ve nefretimiz

Kelimeler için ve kelimelerle

Çift sürüp, dam çatıp

Bir müddet eyleşip, bekleyişimiz

mühletle ve müddet üzre

anne, baba, karı ya da koca belleyip

ekmeği ve günü vakte bölmemiz

kelimeler için ve kelimelerle

eşitlik ve özgürlük gibi

afili sözler değil 

biricik kelimeler,

lügatten nasibimiz

sabrı kanırtan bir acıyla, 

saldırıp, güne diş geçirmemiz

şefkat, edep ve merhamet gibi

kitaptan kelimelerle

kitabı belletme azmimiz

tökezleyip, kapaklanmadan

hacaletiyle değil dizlerini izzetiyle örtüp kalkan

yekdiğerine dayanan biziz

biziz tutanı kaldıran,

birbirimizi tutup dalgalandıran

kamusu namus belleyip

aynı kelime için savaşan

bizleriz

iffet, kanaat gibi arta kalan sözlerle 

hayatı senet verip

giydirilmiş kütüklerle cenge tutuşan

biziz ve

tedavülden kalkmasın diye kimi sözlerimiz

miras bırakırken

istikamet ve gına gibi sözler ardımızdan

evlatlardan torunlara yadigar 

örselenmemiş tap taze kelimeler

ırsi değil ama fıtrattan, 

oğullar ve kızlara

selim ve selametli sözler

cana can, nefes alan cümleler

bizdedir ve bizimle gezer küreyi

biz yoksak silinirler lügatten

S.Nur Fethi Erkal

Yorum bırakın