Bir Kamp Günlüğü
İlginç ve ürkütücü bir yerdi. Üç saat sürmüştü yolculuk. Otobüs boş sayılırdı. Koltuklara geçirilen siyah büyük poşetler çok itici idi. Canım çok sıkılmıştı ama yapacak bir şey yoktu. Asyl idi adımız. Girişte arama yaptılar. Vakit ikindi. Etrafa baktım. Askeri bir kamp görünüyordu az ilerde. Eşim ve oğlum da şaşkın. Neden buraya geldik? Çantalar arandı. Küçük meyve bıçağımızı aldılar. Termosu da aldılar. Bekledik. Anlamsız. Boşluk var kocaman. İtici anlar. Namaz kılmalıyız. Yanımızda bir aile daha var. Bir köşeye seccade serip tek tek kıldık namazımızı. Bir kaç dubleks vardı. Bizi de birine götürdüler. Dört odada dört farklı coğrafya. Biz de bir odadayız. Yalnızlık. Sessizlik. Kavurucu bir soğuk. Dil yok. İnternet çekmiyor.

gölkampta akşam
Sabah olunca ekmek peynir kahvaltı yaptık. Çay yok. Termos gerek. Yemekhane olan yer ilginç. Uzun tahta sıralar ve oturaklar. Soğuk. Sıcak su kazanı varmış. Sonradan fark ettik. Köyün marketinden sallama çaylardan aldık. En azından çay gibi içebilecek bir şeyler vardı. Sonra çay da bulduk. Kahvaltıdan sonra etrafı bir görelim dedik. Yürüdük. Alt tarafta küçük bir göl vardı. Elli metre kadar yürünüyordu kıyısında. Ama tel vardı göl ile aramızda. Güvenlik. Askeri bölge. İlginç. Ne yaparsın. Yaşamak her şeye rağmen. Gölde kuğular vardı. Beyaz kuğular. Ekmek atmak yasak. Onlar hallerinden memnunlar. Biz o kadar değiliz.

gölkapmta sabah
Göle alıştık. Her gün ikindi sonrası göl arkadaşlığı. Ama hava soğuk. Dışarda çok durulmuyor. Göl biliyor bizi. Bu yüzden yüzünde tebessümler oluyor ara ara. Gözleri parlıyor zaman zaman. Anlıyoruz bunu. Karşılık verip el sallıyoruz. Sabahları konuşmuyor göl. Başka bir işi var gibi. Derin nefesler alıyor. Dalgaları daha seyrek. Fotoğraf çekmemizden memnun oluyor. Rengini değiştiriyor bazen. Saçına başına şekiller veriyor. Ayrılıyoruz bir süre sonra. Seviniyoruz. Gölün misafirleri eksik olmuyor. Son bir el sallıyoruz göle. İnce bir ses; güle güle, güle güle…
eminosmanuygur