Küçüktüm Frida ; ya sekiz ya dokuz yaşındayım , hatırımda değil şimdi. Ama sonbahardı . Yapraklar sarı , mevsim hazandı. Kekeme değildim ama konuşamıyordum başkaları gibi. Kelimelerim eksik, cümlelerim topaldı. Yeni yeni öğreniyordum Türkçeyi. Yeni yeni konuşabiliyordum Frida. Yerler ıslak , hava soğuktu. Henüz kış değildi ama Ankara; şimdi olduğu gibi yine soğuk ,yine ruhsuzdu. Niye mi anlatıyorum bunları sana. Bir cümleni çizmiştim geçen gün. Kaşların gibi dümdüz bir çizgi… “Yüz kere yere düşmüş olayım; başkalarına çelme takan biri olmayacağım. Ben kazanan değil, insan olmak istiyorum.” diyordun . İşte Frida bu cümlen bir zaman gemisi oldu içine girdim. Ve o sabaha, yani küçüklüğüme gittim. Bana takılan bir çelme geldi gözlerimin önüne. Evet yabancıydım evet onlar gibi konuşamıyordum Türkçeyi. Önlerinden geçerken birisi bana çelme takmış ve çamura yuvarlanmıştım. Hiçbir yerim acımamıştı ama içim , Frida… O gün küçücük kalbime nakşetmiştim senin gibi. Ne olursa olsun kimseye çelme takmayacaktım. Kimseyi bile bile isteye isteye üzmeyecektim. Ama gel gör ki Frida çelmeler dağ, çelmeler deniz, çelmeler okyanus oldu birikti sırtımda. Ama ne olursa olsun toz bile eksiltmiyor yüreğimdeki o niyeti. Hani başka bir yerde de diyordun ya “Bir dik duruşun; kaç yenilgi, kaç gözyaşı, kaç kalp ağrısı ettiğini bilemezsiniz.” Başkaları bilmeyebilir belki ama inan ki ben gayet iyi biliyorum bunu Frida.
Hani bir şiirinde , “İçimde kırk kadın.
Kırkı da yabancı.
Kırkı da öteki.” diyorsun söyle Frida ne olur kırkı da hemfikir mi kırkı da çelmeye mesafeli mi.. Bak içimde her gün 24 adam el uzatıyor zamana ve her biri Ankara’nın soğukluğuna inat haykırıyor dünyaya
“Ne olursa olsun çelme takan olmayacağım .Bin kez acıtsalar da kalbimi bir kez olsun acıtan olmayacağım “
Gökhan Bozkuş
duydun mu Sebastian? Frida da katılmış bu kervana. sanırım o bir ressamdı ve çok acılar çekmişti.
BeğenBeğen